RSS

Yansımalar...

Esselamu aleykum ve rahmetullah...
Verdiğim uzuuunca bir aranın ardından ve vereceğim uzun bir aradan önce sizleri de tabi merak edenlerinizi kısacık bilgilendirmek istedim :)
Canlarım ciğerlerim, maalesef  girmiş olduğum KPSS'den istediğim neticeyi elde edemedim, tabi hayrını yada şerrini Rabbim takdir edecek şimdilik bilemiyorum...
Ama ben, yılmadım usanmadım ve bu yola bu yıl da baş koymaya karar verdim, tataaam :)
Doğru mu yapıyorum bilemiyorum tabi, ama etrafın gazıyla gençsin, daha yaşın erken, ilerde pişman olursun... vs bu yıl da denemeye karar verdim :) Rabbim utandırmasın ve peşinden koştuklarımızı hayretsin...

Sınav döneminden bu yana da yazmadım, çünkü buraya negatif şeyler yazmak istemiyorum, geriye dönüp okuduğumda mutlu olayım istiyorum.. Ama özledim.. Sizleri okumayı da, yazmayı da...
Umarım bu seferki gidişimin sonu hayırlı bir muvaffakiyet olur.. Dualarınızı bekliyorum yine :)
Rabbim Ümmet-i Muhammed'in üzerindeki kara bulutları dağıtsın, şerleri def etsin, hayırlar ihsan eylesin inşaAllah, dualarımızı esirgemeyelim, pek hayırlı şeyler yaşamıyoruz maalesef...


Gitmeden de şunu sizlerle paylaşayım istedim, bugün yüreğime en çok dokunan...

Ey Nefsim!

“Yalnız biri iste; başkaları istenmeye değmiyor.
Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor.
Biri talep et; başkaları lâyık değiller.
Biri gör; başkalar her vakit görünmüyorlar, zevâl perdesinde saklanıyorlar.
Biri bil; mârifetine yardım etmeyen başka bilmekler faydasızdır.
Biri söyle; Ona âit olmayan sözler, mâlâyânî sayılabilir.” 

(17. Söz)
Muhabbet ve selam ile...

Prof. Dr. Davut Aydüz (konferans notları 2)

Esselamu aleykum,

Bir önceki yazımda belirttiğim konferanslardan biri de sevgili Davut Aydüz'ündü. Yazarımız çok kıymetli bir eseriyle alakalı yaptı konuşmasını Namazı Anlayarak Kılmak. Kitabı henüz edinemedim ama en yakın zamanda kütüphanemde yerini alacak inşâAllah.

Türkçe ezanın okunduğu dönemlerde, türkçe ibadet istemişler. Namazın da türkçe kılınması örneğin, ama Allah(c.c) muvaffak kılmamıştır.

Kur'an-ı Kerim'in tamamı namaz sûresidir. Sadece Kur'an-ı Kerim'in son kısmında yer alan sûrelerin namaz sûresi diye isimlendirilmesi aslen yanlış. Ama devamlı olarak onlar okunduğu için en azından manaları ezberlenirse, namazda ne okuduğumuzu, Allah'a neler söylediğimizi anlarsak huşu içinde kılabiliriz namazlarımızı.

Namazı kılmayın, namazı ikame(bir şeyi doğrultmak, dikmek, düzgün yapmak) edin! Kur'an'da "onlar namazı ikame ederler" buyuruluyor. 
"Onlar namazlarını ikame ederler ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden infâk ederler." Enfâl:3
Kılmış olmak için, gelişigüzel, alelacele, tadil-i erkana riayet etmeden kılmayın.

Namaz terk edilirse din yıkılır. Efendimiz(s.a.v) "Kişi ile küfür arasında namazın terki vardır." buyuruyor. Sahabe efendilerimiz: "Başka günah işleyenlere değil de, namazı terk edenlere kafir gözüyle bakıyorduk" diyorlar.

Namazın şartları:
1- Tadil-i Erkan
Rûku ve secdeleri tastamam yapmak(hızlı ve eksik yapmamak)
Şafî mezhebinde Tadil-i Erkan farzdır.
2- Namazı zamanında kılmak
Son vakte bırakmamak. Efendimiz(s.a.v) asrı saadet döneminde kendisine en hayırlı ameli soran sahabe efendilerimizden birine de en hayırlı amelin "vaktinde kılınan namaz" olduğunu belirtmiştir. 
3- Namazı devamlı kılmak
4- Hûşu ve Hudû içinde kılmak
Namazın sırrı ve ruhu.  "Allah'ın huzurunda tam hûşu ve hudû ile durun" Bakara:238 
 "Namazlarını hûşu ile kılan müminler kurtuluşa ermişlerdir."Mü'minun:1
Buradan şunu çıkarabiliriz, namazlarını hûşu içinde kılmayanlar felaha eremediler.

Hakkını vererek kılmadığımız namazlar ahirette karşımıza simsiyah ve zifiri bir karanlıkla gelecek ve "Senin beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin" diyecek. 
Efendimiz(s.a.v) buyuruyor: "En kötü hırsızlık, namazdan çalmaktır.

Namaz geçiştiriliyorsa Allah(c.c) yaptığınız işe bereket vermez! 

Mükemmel namaz kılmak bazen çok uzun bir süreci bazen de tam tersini alır. Herkesin imtihanı farklıdır, ilk kılışında o huzuru yakalayana "böbürlenecek mi", yıllar içinde yakalayamayana da "vazgeçecek mi" diyor olabilir. Önemli olan niyettir, vazgeçilmemeli.

Dualarımız daima "Ya Rabbi, senin emrettiğin ve razı olduğun şekilde namaz kılmaya beni muvaffak kıl." şeklinde olmalıdır. 
"Kitap'tan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan alıkor; Allah'ı anmak en büyük şeydir! Allah Yaptıklarınızı bilir." Ankebût:45

Birde şöyleleri var; "ben namaz kılmıyorum ama kalbim temiz, o kılıyor da n'oluyor her haltı işliyor..." şeytanın söylettiği sözler.

İnsan beşer, melek değil, peygamber de değil. Namaz kılanlar da elbette günah işleyebilir, ama diğer türlü hem namaz kılmıyorsun hem başka günahları işliyorsun. Devamlı günaha dalıyorsun. 
Allahu Ekber'le dünyaya dair her şeyi arkada bırakıyor, teslim oldum Ya Rabbi diyoruz.

Namazın içinde de şeytan bize zarar verebilir. Hz. Adem yaratıldığında secde emri verilir ve şeytan secde etmez. Bir kerecik secde etmiyor ve cennetten, Allah'ın huzurundan kovuluyor. Elinden geldiği kadar bizi günaha sokmaya çalışır.
Bazen soldan gelir: "Sen daha çok gençsin", "Allah'ın bizim ibadetimize ihtiyacı mı var", "Emekli olunca kılarsın, şimdi iş güç zamanı"...  
Sağdan yaklaşması da: "Keşke herkes sana baksa, senin gibi namaz kılsa"... Bu gibi durumlarda, Estağfirullah Ya Rabbi, ben acizim ihlasla kıldıysam da Sen nasib ettin.
Namazda rûku ve secdelerde okunabilecek dua: "Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül-melâiketi ver-rûh" (Münezzehsin, Mukaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin)
 Resûl-i Ekrem(s.a.v) rükû ve secdede şu duayı da çok okurdu:
"Sübhâneke'llâhümme rabbenâ ve bi-hamdik. Allâhümm'ağfir lî (Allah'ım! Yüce Rabbimiz!
Seni ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve Sana hamdederim. Allahım! Beni bağışla.)
Efendimiz(s.a.v) iki secde arasında şu duayı yapardı: Rabbiğfirli, Rabbiğfirli ”(Rabbim beni mağfiret et, Rabbim beni mağfiret et.)

Efendimiz(s.a.v) “Amenerrasulü” diye başlayan Bakara Suresi’nin son iki ayeti hakkında buyuruyor: “Her kim geceleyin Bakara Suresi’nden bu iki ayeti okursa ona yeter.” “Allah Teala, Bakara Suresi’ni iki ayetle sona erdirdi ki, bunları bana, Arş’ın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, çocuklarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar salattır (namazdır), hem duadır, hem Kur’an’dır.” 

Namazın kaide ve kuralları yerine getirilmeden Allah kabul eder denmemeli.

Bazı anne ve babaların cimriliği söz konusu, namazlarını kendileri kılıyorlar ancak çocuklarının cehennem ateşinde yanacağını umursamadan onları namazlarını kılmaları hususunda bilgilendirmiyorlar. Bununla alakalı da çok güzel bir dua söz konusu: "Rabbicalni mükımessalati vemin zürriyyeti Rabbena ve tekabbel dûa." (Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!)İbrahim:40 namazlarda son oturuşta Rabbena duasından sonra, Rabbenağfirli'den önce.

Sabah ve akşam namazlarından sonra okunmasında büyük hayırlar barındıran bir diğer sûre de Hüvallahüllezi.(Şehidlik mertebesi inşâAllah)

Bu bilgiler yetmedi diyorsanız hocamızın kitabına bir göz atın derim.


Prof. Dr. Reşit Haylamaz (konferans notları 1)

Esselamu aleykum,
Bu pazar dersaneyi kırıp 3 usta yazarın konferansına katıldım, birbirinden güzel konularla ufkumuzu açtılar Allah razı olsun. Elimden geldiğince not almaya çalıştım, onları sizlerle de paylaşmak istiyorum.
İlk konferans, kitaplarını severek okuduğum gazeteci-yazar Pof. Dr. Reşit Haylamaz'ındı. Çok mütevazi ve duygulu bir insan kendisi, Asrı saadetten ve Efendimiz(s.a.v)'in hayatından örnekler sundu bizlere. 

Efendimiz(s.a.v)'in hayatı, her açtığımızda yeni bir pencere, yeni dosyalar söz konusu. 

Efendimiz(s.a.v)'in hayatı'nın dışında yaşadığımız sorunlara bulduğumuz tüm çözümler başka çözümsüzlüklere kapı açar ve eğer çözüm risalet dönemi/siyer felsefesinde aranırsa asıl o zaman çözüme kavuşulabilir. 
Efendimiz(s.a.v) dünyaya teşrif ettiğinde bugün olan sorunlardan daha az sorun yoktu. Efendimiz(s.a.v) bu ortamı da lehine çevirmeyi başardı, güven veren bir yüzle geldi ve ahlakıyla, doğruluğuyla, herkesin güvenini kazandı. Ona inanmayanlar bile gelip eşyalarını ona teslim ediyorlardı. duruşu dikkat çekiyordu, emin diyenler onlardı, tavırlarıyla güven kaynağıydı.  Medeneniyete beşik olacak bir şehir haline getirdi Mekke'yi.

 "Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter." (Fetih:28)

Allah'ın hoşnut olduğu çizgi Dünya'nın dört bir tarafında yaşanacak. Kafir çırpınsa da bu olacak, engel olunamayacak. Zamanı geldiğinde...

Mücrim(suç, cinayet, yalan vb. her türlü çirkin, zulüm ve günah olan söz, fiil ve davranışları işleyen kimse) mü'min'dir.
  
"Allah içinizden iman edip makbul ve güzel işler işleyenlere kesin olarak vaad buyurur ki: Daha önce müminleri dünyada hakim kıldığı gibi kendilerini de hakim kılacak, kendileri için beğenip seçtiği İslâm dinini tatbik etme gücü verecek ve yaşadıkları korkulu dönemin arkasından, kendilerini tam bir güvene erdirecektir. Çünkü onlar, yalnız Bana ibadet edip hiçbir şeyi Bana şerik yapmazlar. Artık bundan sonra kim küfrana saparsa, işte onlar yoldan çıkıp Allah’a karşı gelmiş olurlar."(Nur:55)

Bu işin fasıkları rahatsız edeceği belirtiliyor. Fasık(Allah'ın emirlerine aykırı davranan, günahkâr, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren kimse) da müslümandır, zaman zaman yolunu şaşıran. 

Siz Allah'ın adını dünyanın dört bir tarafında anılsın diye yola çıktığınızda mani olmak isteyenler olacak, takılmayın, yolunuzu Kur'an ve sünnetle aydınlatın.

Efendimiz(s.a.v) hiçbir zaman muhataplarının yanlışları üzerine hüküm bildirmedi, Kur'an neyi emrediyorsa o şekilde davrandı. Kim ne yapıyorsa yapsın, o sadece üzerine düşeni yapacaktı, O(s.a.v) yaşayan Kur'an'dı. Herkesin elinden tutan, cennet yoluna davet eden ve cehennemden kurtarmak için çaba sarf edendi.

Zulmediyorlar diye siz adaletin peşini bırakmayın. 

Efendimiz(s.a.v)'in adını duymamış milyonlarca insan var, duyanların bir kısmı da doldurulmuş, kötü tanımışlar. Bizden bir kusur olmazsa O(s.a.v) bütün dünyada duyulacaktır. 
Efendimiz(s.a.v) bu işi dünya'ya ulaştıracak insan tipini yetiştirdi, örnek hayatı yaşadı. 
İnsanda her yeniye karşı tepki vardır. O dönemde de siyasal sebepler yüzünden tepkiler vardı. Dar'ün Nedve(Kusay tarafından kurulan, Mekke'de Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinin toplanıp siya­sal, hukuksal ve idarî konuları görüştükleri, ayrıca nikâh ve benzeri törenler için de kullanılan mekân.) döneminde Efendimiz(s.a.v)'e oyunlar oynuyorlar, O(s.a.v)'nu ortadan kaldırmak istiyorlardı. Siyaset yanındaki şeytansa melek, karşındaki melekse şeytan gösteriyor. Müslümanlık hakkında yalan yanlış haberler üretiyorlardı; ekmeğinizi alacaklar, hayatınızı alacaklar vs. bu günde aynı şeyler var. 
İslam'a miyop(uzaktaki nesneleri zor veya bulanık görme) bakış. Yalan haberlerle Efendimiz(s.a.v)'in önüne duvar örüyorlar ve Efendimiz her seferinde şefkatiyle yaklaşıyordu. O(s.a.v)'na bakış açıları şartlı olduğu için, anlattığı güzellikleri yıkar, dümdüz ederlerdi. O(s.a.v), bunlara rağmen kimsenin cehenneme gitmesine razı değildi.  Onları Allah'a, ahirete davet ederdi.

Sahip çıkılması gereken zamanda dine sahip çıkanlar büyük mükafat göreceklerdir, sonrasında bu işi yapanlar çok farklı. "Sıkıntılar geride kalır, dişini sık sabret" Hz. Hatice(r.a.)
"Siz Allah'a yardım eder, dinine arka çıkarsanız; O da size yardım eder" (Muhammed:7)

Siz üzerinize düşeni yerine getirdiğinizde ne zaman ortada kaldınız ki? 


Sahabe efendilerimiz Efendimiz(s.a.v) bir vazife verdiğinde çatlar, ölür mutlaka yerine getirirlerdi. Mazeret bildirme yoktu, vazifeyi yerine getirme vardı. 

Şimdiki zamanda hizmet için yurt dışında bulunan bir kardeşimiz eşiyle konuşuyor, "biz de neredeyse sahabe efendilerimize yetişeceğiz, hicret ettik hizmet için" diyor. Gece de rüyasında Efendimiz(s.a.v) ve iki sahabeyle birlikte kendini bir aracın içinde görüyor, yan tarafında Efendimiz(s.a.v), arka koltukta da sahabeler. Adam heyecan ve sevinç içinde. Sonrasında  bir uçurumun kenarında buluyorlar kendilerini, arabanın ucu sarkmış, kıpırdasalar uçacaklar, adam üzgün, kaygılı, ne yapsam diye düşünüyor, yavaşça arabadan iniyor ve arabanın arka tekerlerinin önüne koymak için taş arıyor, buluyor da, bir de bakıyor ki, sahabe efendilerimiz araçtan inmiş ve başlarını tekerlerin önüne koymuşlar...
Onlar gibiyiz derseniz, kaybedersiniz.

21 yıl içinde Mekke'de İslam'a evet diyen 186 kişiydi. Çok sertlerdi, ama Efendimiz'in dünyasında hiçbir muhatabını zayi etmek yoktu. Onuru, şerefi, haysiyeti, namusu bunları hiç umursamadı Efendimiz(s.a.v). Onlarla hep yan yana gelmeye çalışırdı, alışveriş yapardı, borç alıp verirdi, mal alım satımında bulunurdu. Hz. Mus'ab 10.000 nüfuslu Medine'de 1 yıl içinde her evde islamın konuşulmasını sağladı. Bugün bunu yapanlar bu yolda ilerlemeli.  Gönlü kazanılmayacak insan yoktur! 
Üzerinde bir damla beşer(insan) kanı olmayan kılıcı, her zaman üzerinde taşıması zorunluluğu olan Efendimiz(s.a.v) savaş istemezdi. Öldürme arzularını kaldırmak için büyük savaş verdi.
Şiddetle çözülen hiçbir mesele yoktur. O an çözülmüş gibi görünse de ileride büyük sorunlara yol açacaktır.

İçinde müslümanlığın, islam'ın konuşulmadığı ev kalmamalı, Efendimiz(s.a.v) o zaman sevinir.

Bütün güçleriyle üzerinize gelirlerse siz en güçlü(c.c)'ye dayanın! O zaman her şeyin üstesinden gelirsiniz. 

Evet, gördüğünüz gibi ben baya iyi not tutuyormuşum :) Şaka bi yana sonuna kadar okuduğunuz için teşekkürler, inşâAllah istifade edebilmişsinizdir, bazı bölümler karışık yada saçmaysa o tamamen benim not tutmamdaki karmaşadandır, affola..

Yansımalar...

Esselamu aleykum..

Gitmeden evvel,-yani kısadan biraz uzun vermek istediğim aradan evvel- birkaç kelam edeyim istedim.. 

*Yaklaşık altı ay buralarda yokum dostlar(Nete girmeyeceğim, öyle bir karar aldım, verdiğim sözleri tutarım, bunu da tutacağıma inanıyorum).. KPSS hasebiyle işte son günüm bugün, sınav çalışmalarını hızlandırıyorum, hayırlısıyla noktalayacağım bu işi. Hakkından geldim geldim/gelemedim, yoksa yok!

*Birinden kendim için bir şey istemem gerekiyorsa ne elimde ayağımda can kalıyor ne de dilimde o kelimeleri söyleyecek kuvvet. Elim ayağım birbirine dolaşıyor, boğazım kuruyor, sesim titriyor, iyice saçma sapan bir hal alıyorum ve sonra diyorum ki Rabbim beni Sen'den başkasına muhtaç etme, Sen'den başkasından istemek zorunda bırakma! Beceremeyeceğim ben bu işi! 
Aminler karışıyor sesime soluğuma...

*Allah'ım bizleri alma sevdalısı değil de verme sevdalısı güzel kullarından eyle!

*Verdiğim kararların sonunu hayra çıkar Ya Rabbi..  Pişman etme. Hakkından gelemeyeceğim şeyleri bana yaşatma... 

*Unutmadan, katıldığım konferansları yazdım, otomatik olarak yayınlanacaklar, istifade etmeniz dileklerimle..

*Yaşıyorsun, birilerini dahil ediyorsun yaşantına. Tanıyorsun -kendince- sonra sana beklemediğin, tanımadığın biriymişçesine şeyler söylüyor. Şaşırıyorsun, kırılıyor, üzülüyorsun. Sonra bir ayet düşüyor aklına 
"...Çünkü O, bütün kalplerin özünü bilir."Zümer:7 
acziyetinin farkına varıyorsun bir kere daha...

*Hoşça kalın dostlar, dualarınızı eksik etmeyin bu acizden, yoklayın sayfamı da ara sıra, öksüz komayın, hepinizi özleyeceğim. Bazılarınızı daha yakın tanıdığım(öyle sanıyorum) yada yakın hissettiğim için daha çok özleyeceğim, biline.. :)


Dualarda unutulmamak duasıyla, Fi-emanillah!