RSS

Okudum:22 A. Ali Ural/Posta Kutusundaki Mızıka

Esselamu aleyküm dostlar, akşam-ı şerifleriniz hayrola :)

Yılın son kitabı olarak en sevdiğim eser olan A. Ali Ural'ın Posta Kutusundaki Mızıka'sını seçtim :) Baştan sona ikinci kez okuyuşumdu benim, yine çok keyifle okudum, boğazım düğümlendi çoğu yerinde, ağlamaktan okuyamadım bazı bazı..


Sevgili Ali Ural nasıl yazmış o mektupları, hangi duygularla, kimi düşünerek yazmış bilemiyorum ama beni her okuyuşumda ayrı etkiliyor, her seferinde kendimden bir şeyler buluyorum muhakkak...

İnsan annesine, kardeşine, sevgilisine, çocuğuna, dostuna... 
Herkese yazabilir o mektupları... 

Bu kitabı okudukça insanın mektuba ilgisi artıyor, özeniyor eskiye... Teknolojinin bizi bu kadar sarmaş dolaş etmediği günlere... Okursanız beni daha iyi anlayacaksınız :)

Aralarından seçim yapmak çok zor, isterdim ki her satırını taşıyayım buraya, ama siz dokunarak okuyun o güzelim satırları, buradakiler tadımlık olsun...

*Sevgili Dost,
Eğer yeryüzündeki bütün elleri bir masanın üzerine koysalar, elini bulabilirdim onların içinden.

*Sevgili Dost,
Bulunduğu durumun farkında olmamak, her durumdan daha kötüdür.


*Sevgili Dost,
''Kalpler ancak Allah'ı anarak huzur bulur,'' ayetini biraz daha dikkatli okuyacak olsak, basınç odasının yerini göreceğiz. Evet, bu ayet, adına ''stres'' denen çağdaş basıncı düşürecek ilahi bir odaya, Kur'an'a çağırıyor bizi.
Frankenstein'ın yaratığı değil, Allah'ın kulu olmak ne güzel!
Ne güzel ''Allah en büyüktür,'' sözü.

*Sevgili Dost,
İnsan yoktu ve sınır yoktu. İnsan geldi ve elindeki tebeşirle sınırlar çizmeye başladı.

*Epictetus, elindeki cevizlerin birazını bırak der, eli çömlekte sıkışan çocuğa.
''Hırs sebeb-i hasârettir.''

*Sevgili Dost,
Bir bedenin organları gibi olduğumuz söylenmişti bize ve biz buna inanmıştık. Çünkü bu sözün sahibi Peygamberimizdi. Vücudumuzun bir parçasının geçirdiği rahatsızlık hani bütün vücudu ateşler içinde bırakacak, bütün vücut bu rahatsızlıktan elem duyacaktı? Kol kesilirken dudak gülüyor, ayak kesilirken kollar el çırpıyor, bir göz oyulurken diğer göz futbol maçı izliyor. Bir cinnet olmalı bu! 

Keyifli okumalar dilerim, huzurla kalın...

Okudum:21 Kemal Özer/Müslüman'ın Diyeti

Esselamu aleykum ve rahmetullah..

Merhabalar efendim, öncelikle belirtmek istiyorum ki bu bilindik bir rejim/diyet kitabı değil, yanlış anlaşılmasın... Bu ancak bir müslümanın yaşam boyu yemek yeme stili.

Bu kitabı duymamıştım daha önce, yazarını da öyle. İnternetten kitap siparişi verirken bir anda karşıma çıktı ve alıverdim ben de.. İyi ki de almışım. 

Müslüman bir insanın Allah'ın bize verdiği nimetleri hangi ölçüde, ne zaman, nasıl tüketmemizi bazen bilimsel bilgiler eşliğinde, bazen de hadis veya ayetlerle çok güzel açıklıyor yazarımız. Özellikle Efendimiz (s.a.v)'in yeme ölçüsünü, hadisleri ben ilgiyle okudum. Umarım sizler de istifade edebilirsiniz.

*Rivayetler, Hz. Peygamber'in bir hurma tanesini bile ayakta yemediğini, bir şey yiyecek olduğunda nimete ve o nimeti bahşeden Allah'a hürmeten mutlaka çömeldiğini bildiriyor.

*Muhyiddin-i Arabî hazretleri yeme içme adabını şöyle özetler: ''Besmelesiz başlama, acıkmadan yeme, yemeğe hep en son sen başla, yerken acele etme, acele etmeden lokmayı teenni ile ortalama olarak al, taamı çiğnemeden yutma ve iyice çiğne, diğer lokmaya elini uzatırken de besmele çek, sofrada yalnız bile olsan hep kendi önünden ye, sofradakilerin yüzüne ve eline bakma, daha fazla yemen konusundaki ısrarlara aldırış etme, zaruret kadar ye, sofradan mideni doldurmadan kalk, nimeti hazırlayana teşekkür et, bu rızkı veren Allah'a gereği gibi şükret, günde ki öğün ye.''

*Rasülullah(s.a.v) şöyle buyurdular: ''Öyle devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez.''

*...Hz.Ömer'in ''Biz harama düşme korkusuyla helâlin onda dokuzunu terk ederiz.''

*İzin verilen hayvanların sadece helal kesim olmasına değil, helal ve temiz beslenip beslenmediklerine de bakılmalı.


Aklıma gelmişken, blogda yazdığım kitap yorumları genellikle beğendiğim kitaplar oluyor :) bunu garipseyen, her okuduğu kitabı da beğeniyor diyenleriniz olabilir, ancak öyle değil. Sevmediğim kitapları da sonuna kadar okumaya gayret ediyorum ama iş yazma kısmına gelince genellikle onları es geçiyorum :)

Bu kitabı da muhakkak okumanızı öneriyorum, istifadenize inşaAllah..
Keyifli okumalar...


Okudum:19 Alper Canıgüz/Alper Kamu Cehennem Çieği

Esselamu aleykum,

Dostlar afiyettesiniz inşaAllah :)

Alper'i, Oğullar ve Rencide Ruhlar'ı okuyanlar tanır, o çocuk kendisini okumaya müptela eder insanı ve bu eseri de öylece bir solukta okuyuverdim, özlemişim küçük dehamızı :) 
Cehennem Çiçeği, Oğullar ve Rencide Ruhlar'daki Alper'in yeni maceralarından oluşuyor, yani kitabın hem devamı gibi hem de değil. Her türlü okunur :)
Sanırım yazarın üslubuna ve Alper Kamu'ya alıştığımdan ötürü bu kitaptan ayrı bir zevk aldım ben. Üslup yine gayet akıcı, tespitler yerinde ve Alper Kamu Şahane :)


Alper yine iş başında, çocuk n'apsın her türlü garip hadise onun etrafında yaşanıyor o da küçük bir dahi olarak kayıtsız kalmıyor tabi olanlara yine :) Onun bazen çocukça bazen de gayet olgun düşüncelerine, yorumlarına hayran olmamak elde değil. Güldürürken düşündürüyor sizi. Olaylar karşısındaki olgun duruşu, hiçbir şeye şaşırmayışı, kendince getirdiği yorumlar şaşırtıyor insanı. Hiçbir şeye şaşırmamaya başlıyorsunuz siz de, çünkü yazar öylesine güzel anlatıyor ki, gerçekten beş yaşındaki Alper'in bunları yaşayabileceğine ve düşünebileceğine inanıyorsunuz.

*Gerçek ya da kurgu, bütün hayat aşk denen yalan çevresinde dönüyordu sanki.

*Mutsuzluklarını kanıksamışlardı ve daha büyük bir şeyin peşinde koşmak akıllarından bile geçmiyordu.

*Tecrübelerime göre, kapımızı çalanların sekizde yedisi görmek istemeyeceğim kişilerden oluşuyordu. Kalan sekizde bir de yanlış zamanda gelirdi ekseriyetle.

*Sağı solu kontrol ettikten sonra kafamı kaldırmak suretiyle yukarıları incelemeye aldım. Ne dost bir yüz, ne de kendini balkondan aşağı atmaya hazırlanan biri vardı görünürde. Saat serserilik etmek ya da canına kıymak için çok erkendi henüz.

*Annemin iniltisini işittik: “Bari bir kan tahlili mi yaptırsak?” Röntgen, tomografi, EEG, MR, ampütasyon, beyin cerrahisi, karaciğer nakli gibi sosyal sigortalar kurumunun bilaücret sağladığı muhteşem servislerin hiçbirinden yararlanamayacağımızı öğrenmenin şokunu üzerinden güçlükle atan annem, “bari bir kan tahliline” fitti şimdi.

*Hayal kırıklığı içimde güçlü duygular uyandırmış olacak ki, o noktada pek çok sosyopat gibi ben de, madem kendime bir hayrım dokunmuyor bari dünyayı kurtarayım diye düşünerek Ümitler'in kapısında aldım soluğu.

Keyifli okumalar :)



Okudum:18 Nazan Bekiroğlu/Mimoza Sürgünü

Esselamu aleykum..

Merhaba dostlar, gününüz hayırla dolsun.
Az evvel bitirdim Mimoza Sürgünü'nü. Ben Nazan Bekiroğlu okurken dinlendiğimi, hatta yüreğimdeki ağır yüklerden bazılarının kaldırıldığını hissediyorum... Öylesine güzel anlatıyor ki, insan rahatlıyor onu okurken. 

Bu sefer bir romanla değil denemeyle karşımıza çıkıyor yazar. Ben normalde pek deneme tercih etmem ama bazı yazarlar özeldir ve tüm kitaplarını sorgusuz edinmek isterim, bu da onlardan biri, kitabın türüne bile bakmamıştım alırken :) İlk başta deneme olduğunu anlayınca küçük bir hayal kırıklığı yaşasam da sevdim elbette, yüreğinden yüreğime dokunanları.

Yazar Trabzon'da yaşıyor ve tam bir Karadeniz aşığı :) Yer yer şehirden, yolculuklarından, gittiği yerlerden bahsediyor. Yurt dışında bazı yazarların evlerini ziyaret etmiş, oralardan, onların hayat hikayelerinden bahsediyor bir bölümde. Bir bölümde sokak hayvanlarından ve insanların onlara bakış açısından dem vuruyor... Kısacası her şey var kitapta, hayata, yaşanılana dair... Hele son bölümde bir Sinek Hanım var ki, çok sevdim ben ;) Nazan Bekiroğlu'nu tanıyorsanız tarzını seviyorsanız dahil edin efendim bu güzel eseri kütüphanenize, e tanımıyorsanız da tanışma için gayet güzel bir başlangıç bence ;)

*Ama her yol, sapılmamış olanın hatırasını kazıyordu ruha.

*Ömrümdeki en önemli hadise olarak kalsa bir ırmağın akışı.

*Duru bir görüş bahşetsen bana ya Rab. Her şeyin yerli yerinde durduğunu, ağır ağır döndüğünü, sakin sakin aktığını görmeme yetecek bir bakış.

*Çünkü savaş, yakıtı masumların bedeni olan bir motordur ve tek masumun bile nâhak yere öldüğü yerde bütün evren ölmüş demektir.

*Şu güneşli dünyada her şey göle üstüne gölgedir.

*Hata yapmamak için dönüp geriye bakmak gerektiğinin farkında değil, bütün genler gibi.

*Oysa kendi acısında bütün evrenin acısını tecrübe edenler kadar bütün evrenin acısını da kendi acısına çevirebilenlere insan denir ve yalnızca onlara insan denir.

*Ateşten, bir parçanızı orada bırakarak kurtulamazsınız. Gerçek bir kurtuluş sayılmaz bu.

*Bir zamanlar ''İyi ki cennet var,'' derdim. Şimdilerde ''İyi ki cehennem var,'' diyorum.

Keyifli okumalar...

Okudum:17 Murat Menteş/Ruhi Mücerret

Esselamu aleykum..

Vakt-i Cuma hayrolsun dostlar, sizlere çok güzel bir isim ve kitabından bahsedeceğim tanıyın, okuyun efendim :)

Sevgili Murat Menteş'in son romanını okudum yenice. Alalı çok oldu ama sırasının gelmesini bekliyordu okunmak için :) Bende sabırsızlıkla bekliyordum açıkçası bir an önce sırası gelsin, okuyayım diye.
Nasıl bir zekaya sahip diye düşünmeden edemiyor insan bu adamı okurken...
Her cümlesi üzerinde düşünülerek yazılmış bir zeka ürünü gerçekten. İnsanı allak bullak ediyor, düşünmeye zorluyor, okuyup geçemiyorsunuz hiç bir cümleyi..


Murat Menteş çok iyi bir yazar, ben çok seviyorum. Bu kitabıyla da benim için nirvanaya ulaşmış durumda :) çok çok beğendim. Aksiyon, macera, aşk, komedi.. her şeyden biraz var bu kitapta. Okurken asla sıkılmayacak, her cümlenin altını çizmek isteyeceksiniz. 

100 yaşındaki istiklal gazisinin enteresan hayatı ve onun etrafında dönen oyunları eğlenerek okuyacaksınız :) Yaşamınızdan kesitlere Menteş'in sözleri damgasını vuracak bazen. Her zamanki gibi o enteresan isimler, mekanlar sizi güldürürken düşündürecek :) Yer yer Alper Canıgüz'den ve eski kitaplarından isimler, yerlerle karşılaşacaksınız. Ben Alper Canıgüz'ün üslubuna da benzetiyorum zaten Menteş'i. Ama hangisi hangisinden esinleniyor ondan emin değilim :) Okuyun bu adamı, pişman olmayacaksınız ;)

*Kalbin kararları bir, bilemedin iki saniyede alınır.

*Senden bekleneni, sana emredileni ya da seni kurtaracak olanı değil; kalbinin derinliklerinde tasdikleneni yap. İyiliği içselleştir.

*Evlilik dediğin, kadına dırdır etme yetkisi, erkeğe de somurtma imtiyazı veren kutsal bağdır.

*Şirinlik akla kibrit suyu döker ve samimiyetin kökünü kurutur.

*Biliyorum, kaplumbağayı yarış atına dönüştüremezsin.

*Gerçeğin acılığı öfke veya pişmanlıkla giderilemez.

*Bundan sonra şansım yaver giderse, ancak mezarımdan petrol fışkırır.

*İyi bir iş yaptığından yüzde yüz emindi ve... kesinlikle yanılıyordu.

*İnsanlar senin yanındayken kendilerini cennetteki gibi kınanmayan, yadırganmayan, dışlanmayan aksine ödüllendirilen, yüceltilen, hoşnut edilen, ikramda bulunulan konumunda, özgür hissederlerse sen, bulunduğun yeri cennete benzetmişsin demektir.

*Allah niyetlerimiz ile akıbetimiz arasındaki bağı rahmetiyle kursun.

Bu kadar yeter bence :) Kendiniz okuyun ve keyfi sonuna kadar yaşayın ;) 
Keyifli okumalar.

Okudum:16 İhsan Oktay Anar/Yedinci Gün

Esselamu aleykum...

Bundan önce iki kitap daha okudum aslında, ama yorumlamak bir türlü nasip olmadı. Bu kitabı da bitireli bir kaç gün oldu, biraz düşünmem gerekiyordu kitabın üzerine, ayılmam lazımdı zira, kitap beni biraz yordu :)

İhsan Oktay Anar okuyanlar bilir, onun derin deryalarında yol almak yorar insanı ama bu bir başkaydı gerçekten, 240 sayfalık görüntüsüyle sakın kolay lokma sanmayın, 500 sayfa okumuş gibiyim..

İhsan Oktay Anar, felsefe hocası. Bu kitabında bu yönü biraz daha baskın. Hikayeler, karakterler, tarih, o anlamını çözmekte zorlanacağınız cümleler, kurgular :) Sizi düşündürecek, üzecek, güldürecek zaman zaman.. 

Yazarımız yine çok araştırma yapmış ve ilmek ilmek işlemiş kitabına.. Bu kitabı sakın; yolda, otobüste, birilerinin yanında yada dinlenmek için okumayın, tam aksi kafanız ve ortamınız rahatken elinize alın ve yudum yudum okuyun, bi anda bitirmeye de çalışmayın, bırakın damla damla içinize işlesin :) Zira sonra kim kiminle ne yaptı diye düşünür geri sararsınız :)
Ben tam hakkını veremedim, aradan biraz zaman geçsin tekrar okumayı düşünüyorum.

Kitap üç bölümden oluşuyor; baba, oğul, hayalet... 
İlk iki bölüm biraz karmaşık gelebilir ama merak etmeyin, üçüncü bölümde düğümler çözülüyor ;)

*“Şileplerle getirdikleri malları paraya çeviren tüccarlar herhalde, fetihten sonra kiliseleri camiiye çeviren padişah kadar büyük fatihlerdi. Çünkü bu maceraperest adamlar gerçek birer bilgeydi. Konstantiniye fethedildikten sonra Ayasofya bir cemaat bulmuş, ama Filosofya bulamamıştı.”

*Bu arada Bevval, İhsan Sait’e gelip, ‘Efendi, bu gece de istihareye yatem mi?’ diye sorduğunda hem imanının sağlamlığı hem de göreceği rüyanın çıkacağı konusunda iddialı gibiydi. Diğerleri uykuya daldıktan sonra gerçekten de temiz kalbiyle bir abdest aldı. Lazım gelen duaları okudu ve besmele çekip yatağına uzandı. Sabaha karşı uyandığında doğruca patronunun yanına vardı. Heyecanla ona ‘Efendi! Efendi! Gece rüyamda bi gözel avrat gördüm ki dime gitsin! İyeşil gözlü! Endamlı. Guccağında da ziyah beyaz bi kedi var idi! Böyle gözel avrat görmedi heç!’ deyince İhsan Sait, Bevval’in suratına bir tokat çarparak zavallıya bağırdı: ‘Sus ırz düşmanı! O senin yengen olur!’

*“Zaten kader, bir memurun sabit geliri gibiydi: Fiyatlar yükselip alçalsa bile maaş, yani kader değişmezdi.

*“Çünkü ordu, bu harpte donarak ölen binlerce askerin cesedini, ancak yarım asır sonra toplayıp gömecekti. Vatanı uğruna yaşayan birine köpek, yine vatanı uğruna ölene de köpek leşi muamelesi yapmak, galiba bir devlet geleneğiydi.

*“Onun üstünlüğü, hiçbir üstünlüğünün olmaması.

Ha unutmadan söylemeden geçemeyeceğim, ben İhsan Oktay Anar'ın her kitabında ismini verdiği bir karakterin olmasına bayılıyorum! ^_^ 

Keyifli okumalar...



Bizim şer bildiğimiz hayırlar yada hayır bildiğimiz şerler

Esselamu aleykum..


"Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin sizin bir şerdir. 
Allah bilir de siz bilmezsiniz."
Bakara: 216

Merhaba dostlar, bu güzel ayet-i kerime'yi düşünüyorum bu günlerde. Ne kadar anlamlı gerçekten.. 
Bir ayet bile düşüncelere dalmaya ve farkındalığımızı artırmaya yetiyor aslında, hakkıyla istifade edebilirsek...

Uzun süredir yazmadığım için düşüncelerimi pek iyi toparlayamıyorum dostlar, sürçi lisanlar affola inşaAllah..

Kızıyorum bazen bazı kardeşlerime, kardeş diyorum çünkü müslümansak kardeşiz muhakkak... Fikirlerimiz aynı olmasa bile!

Düşünüyoruz Elhamdülillah, Rabbim akıl vermiş düşünün de karar verin, yolunuzu bulun, doğruya ulaşın diye. Düşüneceğiz, araştıracağız, doğruluğuna inanacağız ve yürüyeceğiz elbette. Ama biz yeterince araştırıyor muyuz acaba, inandığımız, peşinden sürüklendiğimiz şeyleri/kişileri?.. Ki O'na beşer demeye dilim varmıyor lakin, Efendimiz(s.a.v) dışında hiçbir beşere koşulsuz güvenmeyi hatta körü körüne bağlanmayı da doğru bulmuyorum....

Ya bizim hayır bildiklerimiz şer, şer bildiklerimiz hayır ise?!

Fikirlerimizi elbette savunmalıyız, ama bunu yaparken karşı tarafı da dinlemeli ve doğruluğuna inanmasak bile en azından saygı gösterme erdemine sahip olabilmeliyiz değil mi? Çoğu zaman bunları arkamızda bırakıyoruz, varsa yoksa kendi fikirlerimiz ve onların doğruluğu...
Etmeyin eylemeyin dostlar, insanlara, kardeşlerimize, onların da fikirlerine değer verelim... Dinleyelim, yargılamayalım... 
Onun doğrusunu aşağılamadan, kırmadan, incitmeden... 

Çünkü beşeriz ve elbette imtihan ediliyoruz şaşabiliriz her an! Bunun bilincinde olarak her an kendi fikirlerimizi de akıl ve kalp süzgecimizden geçirmeyi ihmal etmeyelim...

Kendi doğrularımız uğruna, aslında bize hiç yakışmayan hal ve tavırlar içerisine girmeyelim...

Tekrar ve tekrar... Hayır bildiklerimizin şer olabileceği ihtimalini aklımızdan çıkarmayalım..

Cumamız mübarek olsun. Rabbim utandırmasın, hayır bildiklerimiz hep hayır olsun inşaAllah...
Muhabbetle...

Kardeşimin (hikayesi diyesim geldi :) ) doğum günü

Esselamu aleykum...

Babam vefat ettiğinde evrak çantasından iki tane takvim yaprağı çıktı. Birisi kardeşim için, üzerine 'oğlumun doğduğu gün' notuyla, diğeri de dedem için, 'babamın öldüğü gün' notuyla saklanmıştı. Hayatının en önemli günleri olsa gerek.. 

İşte bugün üzerinde yarı ablalık yarı annelik deneyimlerimi yaşadığım kardeşimin doğum günü. 
Onu çok seviyorum, ama beni kızdırdığı dönemler sevindirdiğinden daha fazladır muhakkak. 

Kardeşin, hayatındaki herkesten farklı bir yeri var bana göre, kanından canından... Asla vazgeçemediğin, kıyamadığın.. Hep düşündüğün, iyi olmasını istediğin... 

Gözlerim dolu dolu yine, ne ağlak bir insanım ben yahu, her şeye ağlıyorum :) 

Canım, kardeşim, evladım bugün 18'ine bastı. Şimdiye kadar zor baş ediyordum, bundan sonrası için de Rabbim kolaylıklar versin, onu doğru yola ulaştırsın ve o yolda daim kılsın inşaAllah.. 

Rabbim ona uzun, hayırlı bir ömür ihsan eyle. Her anını hakkında şefaatçi kıl, şikayetçi eyleme... Onu koru, gözet, hayırla muhafaza buyur.

İşte böyle dostlar, bugün Ramazan'ın 19'u hayırla geçiyordur inşaAllah, Rabbim cümlemize hayırlı ramazanlar ihsan eylesin, kıymetini bilenlerden olmak duasıyla...

Okudum:13 Uğur Koşar/Allah De Ötesini Bırak

Esselamu aleykum dostlar,
Akşam-ı şerifleriniz hayırlı olsun :)
Hepiniz sıhhatte ve afiyettesinizdir inşaAllah, elhamdülillah ben iyiyim.
Kitap özeti yazmayalı bir ayı geçmiş yine, ama napayım ders çalışıyorum, başka şeyler giriyor okuyamıyorum bu ara yine :r
Telafi edicem ama ;)

Uğur Koşar, nasıl anlatılır bilmiyorum ama tam bir terapist, eğer denk gelirseniz muhakkak okuyun derim.. Kitabın başlığına bakıp -bazıları- 'aman dini kitap sevmem, okumam demesin' tam bir terapi bana göre. Kitabı bitirdiğinizde büyük bir rahatlama ve huzur yaşıyorsunuz, hele bir de canınızın sıkkın olduğu veya birilerine kızgın, kırgın olduğunuz zamana denk gelirse süper olur :) Diğer kitaplarını da almayı düşünüyorum ben, sayfa sayısı az, fiyatı düşük ve süpper bir eser, alın, okuyun, okutun efendim bu güzel eseri, lütfen ;)


*Bizim işimiz, kalbimizi kıranlarla oyalanmak değil, kırılan yeri bulmaktır. Ve kalp kırılmaz. Kırılan bir şey varsa o gurur, onur, egodur!..

*Şayet senin içinden kin, kırgınlık, öfke çıkıyorsa sen rahmetten uzaktasındır, egonun ta içindesindir. Çünkü Allah bizi sevgi, merhamet ve aşkla yaratmıştır. Bunun dışında senin kaynağından ne yükseliyorsa o şeytanidir.

*Her haklı olma ihtiyacı hissettiğinde farkına varmanı isterim:
Ego senden doyum bekliyor! Ve hemen onu sustur; onu beslemeyeceğini kibarca söyle ve sevgiyle yerine oturt...

*Peygamber Efendimiz bir adamın, ''Allah'ım senden sabır isterim'' dediğini duydu ve ''Sen Allah'tan bela (sıkıntı) istemiş oldun. Ondan afiyet dile'' buyurdu.(Tirmizi, Daavat,94)

*''And olsun ki, Allah'tan başka sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.'' (Bakara,120) 

*''Allah rızası için affedeni, Alaahüteala yükseltir.'' (Müslim)

*Affetmek Allah'ın baktığı pencereden yaşama bakabilmektir.
Ve daima anımsa: Affedebilirsen duaların önü açılır ve niyetlerin O'na ulaşır.

*Başıma ne zaman üzücü bir olay gelse ''Allah'ım senin seçtiğin benim de seçtiğimdir, inanırım ki sen en iyisini bilirsin'' derim. Bu mana alemine açılan kapılardan biridir. Senin de kullanmanı dilerim. Bu kutsal bir anahtardır. Ve o kapı açıldığında adeta oluk oluk huzurun üzerine aktığını görebilirsin...


Hayırlı okumalar :)

Yansımalar...

Esselam...

*Sevdiğimiz insanlara sevdikleri yemekleri yapsak ve onların gülümsemelerini izlesek.

*Sevdiklerimizi ve sevmediklerimizi kolay affetmeyi öğrensek.

*Nefes aldığımız her gün: çok defa şükretsek.

*Gülümsemeyi ve güzel bakmayı öğrensek.

*Hiçbir şey için hırslı olamadığım dünyada, sadece kul olmak için ve dahi başarılı olmak için hırslı olsaydım...

Yada dünya namına en küçük şey için olduğumuz kadar, kul olmak için de hırslı olsak...

Vesselam..
Muhabbet dolu günler dilerim, Rabbe ve kullarına...




Okudum:12 İhsan Oktay Anar/Suskunlar

Esselamu aleykum ve rahmetullah..

Önceki yazımın üzerinden neredeyse bir ay geçmiş. Sakın bir aydır tek kitap okuduğumu sanmayın, arada bir şiir kitabı okudum. Ah ben daha da şiir kitabı okumam/almam sayın okuyucu... Arada bir alıntı falan okuyorum hoş geliyor ama o kadar. Ben anlamıyorum şiirden falan arkadaş :r Neyse bildiğinden şaşmayacaksın, aynı rotada devam.. 

Enfes bir İhsan Oktay Anar kitabı daha okudum dostlar, çok seviyorum bu adamı. İnsanı nasıl da alıp götürüyor o mekanlara, insanlara, olaylara... Bir kere kitabı okurken hiç sıkılmıyorsunuz, bir film izler gibi bütün sahneler gözünüzün önünde sanki, öyle güzel anlatıyor... Kurgu ve detaylar yine harika. İhsan Oktay Anar okuyanlar bilir, insan hiç görmediği mekanları gözünde canlandırıyor, onun güzel betimlemeleriyle.


*''...Bilcümle İslam'ın necat ve saadet ve selametine pîrler, erenler, üçler, yediler, kırklar, göçenler demine devranına 'Hû' diyelim, Hûûû!...''

*''Senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'Gel' dememiz değil, ayrıca onların sana 'Git' demeleri. Hiç kimseye 'kötüdür' deme. Aslında onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır.''

*''Belli ki senin bizim lokmamıza ihtiyacın yok. Ama bizim sana ihtiyacımız var. Gel, soframıza şeref ver. Yemeğimizin tuzu, gözümüzün nuru ol. Gel soframıza! Gel!''

*''Kin şeytanın kahkahasıdır'' dedi.


Vesselam... Keyifli okumalar.

Okudum:10 Zülfü Livaneli/Serenad

Esselamu aleykum..

Bu kitabı okurken kulağımda hep bir keman sesi... Zaten kemanı çok seven ben bu kitaptan sonra daha da sevdim :) 

İlk kez başkahramanı bir kadın olan ve seslendireni de aynı kişi olan bir eseri erkek bir yazardan okudum. ( Baya karaşık bi cümle oldu ama anlayacağınızı ümit ediyorum. ) Şaşırtıcı ve çok güzeldi.. Kadınların duygu ve düşüncelerini anlayan ve aktarabilen, yegane yazarlardan biri bence Zülfü Livaneli. Yazar hikayeyi öyle güzel anlatıyor ki, hiç sıkılmadan ve olayların tüm ayrıntılarını hiç atlamadan aklınızda tutabiliyorsunuz. (Bu benim nadir yapabildiğim bir şey çünkü. ) Bu da romandan uzaklaşmamanızı sağlıyor, ben çok kısa bir sürede okudum, sayfa sayısı 481 ama bu sizi korkutmasın çünkü puntosu biraz büyük ve kitap çok akıcı olduğundan hızlı ilerliyorsunuz. Bazı bölümler tarihten bilgi aktarıyor, şaşırarak, heyecanla okudum. Çok önemli bir eser, okuyun efendim.


*''Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru!''

*''Her iktidar adam öldürür mü?''
''Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar.''
''Peki, iyi insanlar iktidara gelirse''
''Öyle şey olmaz''
''Neden?''
Acı bir gülümsemeyle açıkladı:
''İyi insanlar iktidara gelmez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar.''


*''Evet'' dedi. ''Siz bile adam öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yolu yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli.''
''Ellerini çekip daha yumuşak bir sesle devam etti.
Dolaylı olarak öldürürsünüz, ölümlere neden olursunuz, ama bir şekilde, iktidarınızın sürekliliği öldürmeye bağlı olur. Belki şu anda böyle bir şey yapamayacak bir yapıdasınızdır. Ama iktidar yolu zorlu bir yoldur. Uzun bir yoldur. İnsanı dönüştüren bir yoldur. Ancak iktidara hazır hale geldiğinizde, gerektiği kadar değiştiğinizde, bu yolu tamamlayabilirsiniz.
''


*İnsanların kendi milletini veya kendi inancını diğerlerinden daha üstün görmesi, ne korkunç olaylara, ne büyük acılara neden oluyordu bu dünyada!

Keyifli okumalar..
Vesselam.

Yansımalar...

*Bazı insanlar öldüğünde ''hakkım varsa helal olsun'' demekle yetiniriz. 
Onları ne özleriz, ne de ölümlerine üzülürüz. Bazen de arkalarından, yalnızca gözyaşı dökeriz, kırgınlık ve kızgınlıktan...

Bunlar hiç olmasa...

*İnsan hayatındaki hiç kimseye nefret beslememeli, küsmemeli, kırılmamalı. Çünkü ölüm var....

*İnsan yaşlandıkça fikirleri değişiyormuş, nefret ettiğini sandığı şeyleri özleyebiliyormuş mesela.. 

*Evde yine çiçek büyütüyorum, seviyorum... 

*Eve kedi almaktan da vazgeçtim, temizlik takıntım arttı. Ve eve kedi alsam bile sevemeyeceğime karar verdim.

*Eski dosttan düşman olurmuş, öğrendim...

*Hayatımızda olan herkesin varlığının kıymetini bilmeli ve bir gün (biz hiç istemesekte) hayatımızdan kayıp gideceklerini aklımızdan çıkarmamalıyız...

*Arkamızdan dua eden insanlar varsa, bunu Allah'ın bir lütfu olarak görmeliyiz.

Vesselam...    

Okudum:9 Hakan Günday/Kinyas ve Kayra

Esselamu aleykum ve rahmetullah..

Son kitap yorumumun üzerinden iki hafta kadar geçti sanırım. Ama bu kitabı bu kadar geç bitirmemin sebebi tembelliğim değil, kitabı hazmedişim sayın okur! Daha önce böyle bir kitap hiç okumamıştım, baya karmaşık ruh hallerine büründüm zira okurken; korktum, kızdım, iğrendim, üzüldüm, ağladım, umutlandım falan filan...
Adam ne yazmış arkadaş dedim sonunda da! Güzel bitiyor sonu ve bende çoğunuz gibi güzel sonları severim..

Kitabın sayfa sayısı azımsanamayacak derecede, 531. Ama bu sizi korkutmasın, okurken sıkılmak mümkün değil, çünkü sürekli bi karmaşa, değişim söz konusu. Okurken hep merak edilen ve sürekli acaba sonunda ne olacak dedirten ama sonuna bakarak da büyüsünü bozmak istemeyeceğiniz bir kitap.

Kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm genel, ikinci bölüm Kayra ve üçüncü bölüm Kinyas'a ayrılmış. İlk bölüm hayat, ikinci bölüm karamsarlık ve üçüncü bölüm umut dolu :) Okuyun efendim bu zeka ürünü eseri de.

Son olarak kitabı çabuk bitirecem diye bunaltmayın kendinizi, zira bir solukluk bir eser değil, sindirin ;)

* ''İnsanlar...'' dedim fısıldayarak. ''Taşırlar insanları. Kundaktayken, tabuttayken. Hep taşıyacak birileri olur. Bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanları...''

*İnsanların icadı, kolay ve acısız bir sömürü yoluydu politika.

*Vatan özlemi, yemeklerin lezzetinde, bulunulan ülkenin insanlarına duyulan nefrette gizlidir. Dağdan gelip bayırdakini kovmak, dağa hasrettendir!

*Ve her ışığa tuttuğum banknotta, insanların da gerçekliğinin bu şekilde anlaşılamıyor olmasına şükrettiğimi hatırladım...

*Her devlet memuru aslında bir süpermarket işletir oturduğu makamın koltuğunda. Satabilecekleri bellidir. Fiyatlarda pazarlık söz konusu değildir, çünkü monopol vardır.

*Evden kaçmaya hazırlanan bir çocuğun dışarıda aç kalacağını bildiğinden, son akşam yemeğinde boşalmış tabağını doldurması için annesine ikinci kez uzatmasına benziyordu yaptığı...

*İki insanın birbirine muhtaç olmasının, onları bütün dünyadan koparabilecek bir güç olduğunu düşünüyordum...

Keyifli okumalar!


Okudum: 8 Murat Menteş/Dublörün Dilemması

Esselamu aleykum...

Aranızda daha önce Murat Menteş okumayan ve okuma düşüncesi olan da varsa ki yoksa da olmalı! Lütfen kitapları yazılış sırasına göre okuyun, kesinlikle isabetli bir karar vermiş olacaksınız, çünkü yazar her kitabında biraz daha ustalaşıyor... Ben yazarın üç kitabını da birlikte almıştım ama okumaya ikinciden başladım yanlışlıkla :) Korkma Ben Varım'da yazar bence daha iyiydi, çünkü burada da olaylar karakterlerin diliyle anlatılıyor, ama her karakterin dili maalesef aynı... Bu durum bu kitapta benim gözüme biraz daha fazla battı. Ama siz okuyun efendim Murat Menteş'i, o düşüncelerini insanın aklına kazırcasına kurduğu cümlelerinden istifade edin. :) 
Ütopik maceralar var yine kitapta. Kitabı yavaş okumaya özen gösterin, çünkü küçük ayrıntılar iki üç bölüm sonra karşınıza çıkıyor ve siz bu nerde nasıl anlatılmıştı gibi bir şaşkınlığa düşebiliyorsunuz. 

Azıcık ta Menteş konuşsun :)

*Gözlerimi kapadım ve yanımdaki koltuğa oturması için dua ettim: ''Allah'ım, bunu dilediğim için ayıp etmiş olur muyum?!''

*Dünyaya onu görmeye gelmişim gibi hissediyorum.

*Bizde vicdan da, mide de yoktu. Allah affetsindi...

*Haddizatında aşk, insanın kendinden geçmesi şartına bağlı değil midir?

*Aşk, insanın şahsiyetini pekiştirir. Çünkü hayatın manası, aşk bohçasında gelen bir hediyedir. Mevcudiyetinin hakkını vermek, hiç değilse mazeretini bulmak isteyen insan yalnızca aşka müracaat edebilir...

*Üstelik faniliğin şiddetini artıran bir şey para. Ve parayla 'asalet' olmaz.

*İnsan, ne ise o olduğunu inkar eden yaratıktır.

*Ne yazık ki aşk hayalin çocuğu, hayal kırıklığının annesidir.

*Babamdan o kadar korkuyorduk ki, ondan nefret edemiyorduk. Büyüyünce de insanın gönül kırıklığı ağır basıyor, yine nefrete sıra gelmiyor.

Keyifli okumalar...

Okudum: 7 Mehmet Ali Bulut/Can Boğazdan Çıkar

Esselamu aleykum dostlar,

Neler söylesem nasıl söylesem de size bu kitabı edindirsem de istifade etseniz diye düşünüyorum... O kadar sevdim yani :)

Mehmet Ali Bulut kendi rahatsızlığından yola çıkarak neleri nasıl tüketmemizle alakalı çok yararlı tespitlerle dolu bir kaynak hazırlamış bizlere. Ben duymamıştım, eser ilk çıktığı dönemlerde baya popülermiş aslında, belki duyanlarınız, okuyanlarınız vardır. Yoksa da muhakkak bu kitabı okuyun/okutun dostlar, zira istifade edilmesi gerekenlerle dolu bir eser. Kitapta yer alan birkaç bilgiyi bile uygulamaya geçirseniz sıhhatinizde hayli düzelmeler meydana gelebilir. Tabi kitap sadece hastalar için değil, hastalanmamamız ve dahi uzun bir ömür geçirmemiz için. Kitap, kan gruplarına göre beslenmeden yola çıkarak, neyi nasıl neyle tüketmememiz gerektiğinden ve hangi aralıklarla tüketmemiz gerektiğinden bahsediyor. Dediğim gibi muhakkak istifade edilmesi gereken bir eser.


*Lezzet ve haz endeksli yaşamak, insanı hem müsrif yapar hem hasta!

*Maalesef insan yeme içme merakı yüzünden cennetten kovulmuştur.

*'Sizin Allah'a en sevimli olanınız, yemesi en az ve bedenen en hafif olanınızdır!' Hadis-i Şerif

*'Mü'min günde bir öğün, insan günde iki öğün, hayvan günde üç öğün yer.'

*Tatlı ve meyve ile beraber su almak da kanı bozar.

*'Biz acıkmadan yemeyiz, yediğimiz zaman midemizi tıka basa doldurmayız ve senede bir hacamat yaptırırız.' Hadis-i Şerif

*...hiçbir hayvan doyduktan sonra '' ya bu çok hoşuma gitti biraz daha yiyeyim bari...'' demez.

*Temel bir kural olarak, yemek yedikten sonra en az 2 saat asla bir şey yiyip içmemek mide sağlığı açısından en eslem yol.

*Su içmenin en uygun zamanı, sabah uyandıktan bir iki saat sonra ve yemeklerden en az 2-2,5 saat sonradır.

*Her gruptan insanın, sabah akşam üç veya beş diş sarımsak yutmasında büyük fayda vardır. İnsanlar bunun yararını bilseler asla ihmal etmezler...

İstifadenize dostlar..
Vesselam.

Okudum 6: Sabahattin Ali/Kürk Mantolu Madonna

Esselamu aleykum dostlar..

Okuma hızım maalesef şubat ayında dibe vurdu daha ilk kitabın yorumunu yazıyorum, ikinciye de yeni başladım :)
Bu kitabı çok merak ediyordum, herkes gibi bana da çok tavsiye ediliyordu ve nihayet okuyabildim.
Sabahattin Ali'yi ilk kez okudum ve sevdim, insan karakterini ve düşüncelerini kalemine fevkalade aktarmış, mutlaka öneririm..

Kitap çok kısa 160 sayfa, ilk başlarda Rasim bey'in hayatıyla ilgileniyor gibi görünse de ana karakter Rasim bey'in iş arkadaşı olan Raif efendinin hayatıdır.. Pek silik bir karakter olan Raif efendi, Rasim bey'in dikkatini çekiyor ve onun hayatını irdelemeye başlıyor ve hiç umulmadık olaylar olaylar tabi... :) İlk başlarda, Rasim bey bölümünde belki biraz sıkılabilirsiniz ama mutlaka devam edin, Raif efendinin ön yargılarla dolu hayat hikayesi sizden de izler taşıyabilir zira ;)


*İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçmak ihtiyacım o kadar artıyordu.

*Mühimce mevkilere geçen adamların esaslı adetlerinden biri de galiba eski -ve kendilerinden geri kalmış- arkadaşlarına karşı gösterdikleri bu biraz da şuurlu dalgınlıktı.

*Bir yabancı ile karşı karşıya oturulduğu zaman adet olduğu üzere oda arkadaşımı gizliden gizliye tetkik etmek, kaçamak bakışlarla hakkında ilk -ve tabi yanlış- kanaatler edinmek istiyordum.

*İnsanları, kendi cinslerinden biri üzerinde kudret ve salahiyetlerini denemek kadar tatlı sarhoş eden ne vardır?

*Gülünecek bir tarafım olmadığını biliyordum. Fakat bunlar da, o yaşlardaki her kof insan gibi, ilk rastladığının suratına gülmeyi bir nevi üstünlük alameti sayanlardandı.

*İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı  tercih ediyorlar.

*Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.

*Onun boşluğunu değil, fakat yokluğunu hissedecektim...


Vesselam...
Keyifli okumalar..

Okudum 5: Nazan Bekiroğlu/Nar Ağacı

Esselamu Aleykum..

Ocak ayının sonuna beşinci kitabı da sığdırıvermenin mutluluğunu yaşıyorum. Bu yıl güzel geçecek gibi okumalarım açısından :)

Nar Ağacı öyle güzel bir kitap ki, onunla alakalı ne söylesem az, eksik kalacak...

Nazan Bekiroğlu'nun en sevdiğim/seveceğim kitabı bence bu. Hiç sıkılmadan bitirdim kitabı, akıcı ve duru bir anlatımı var sevgili Nazan Bekiroğlu'nun. Betimlemeler öyle güzel ki, hiç görmediğim şehirleri, hatta ülkeleri geziverdim birkaç gün içerisinde. Kitapta savaş ve muhacirlik dönemleri de anlatılıyor. İçim çok acıdı, yutkunarak, gözlerim dolu dolu okudum bazı bölümleri. Ve tabi aşk var, çok aşk hem de... Kitap bittiğinde insanın içinde kocaman bir boşluk oluyor. Bitti mi yani diyorsunuz, bitmesini hiç istemeyerek..

Bu kitabı/hanımefendiyi okuyun okutun dostlar.

*Geçmişi bizim için manalı kılan şey, ona bugünden bakıyor olmamızla alakalıydı.
*Yaradan kusursuz kurmuştu endazesini, yaradılış mükemmeldi.Ama kul kısmı dünyayı eğriltmekle kalmadığı gibi bu eğrilikten dolayı rahatsızlık da duymuyordu.
*Bilerek ve isteyerek kimseye bir kötülüğünün dokunmadığı muhakkaktı ama o bilmeyerek ve istemeyerek de olsa kimseye bir fenalığı dokunmuş mu, bunun hesabındaydı.
*İnsanları Türk, Kürt, Ermeni, Sırp, Yunan, Rum... Nasıl birbirinden ayırıyorsunuz? Takvaca üstün olanın en hayırlı olduğunu, Yaradan nezdinde Arap'ın Arnavut'a, Türk'ün Acem'e bir üstünlüğü olmadığını bilmiyor musunuz?
*Ama bu devleti bu hale koyanlar İbrahim değildi ki, gökten bir koç insindi.
*Tam bittiği yerden yenisinin başlaması belalığın doğasındandı. Başlamasa, zaten belalığı kalmazdı.
*İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir...
*Bir acıya tahammül edebilmek ancak ondan daha büyük bir acıyla yüz yüze gelmekle mümkün olabilirmiş, anladım.
*Dağılıp gitmeye hakkı olmayanlara özgü bir güçle güçlüydü.
Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu.
Teşekkürler sevgili Nazan Bekiroğlu

Sen böyle güzel yazmasan 
Biz böyle okuyamazdık...

*



Kapıdan daha çıkmadan Büyükhanım her zamanki tembihlerini ardı ardına sıralamıştı:

''Yürürken sağa sola bakma. Yollarda gülme. Milleti peşimize takma. Kız kısmı ağır gerek. Kendine söz getirme.Yanımdan ayrılma, Dükkanların önünde oturan adamlara yakın geçme.''


Nazan Bekiroğlu/Nar Ağacı Syf:81

Nasıl keyifli bir kitap.. :)

Okudum 4; İhsan Oktay Anar/Kitab-ül Hiyel

Esselamu aleykum...

Bir önceki İhsan Oktay Anar okumam tee 2011/Puslu Kıtalar Atlası'yla olmuş :) O zaman da bahsetmişim yazarı çok sevmemden ve diğer kitaplarını da edinme isteğimden. Şükür nasip oldu. 

Bu yıl istikrarlı bir şekilde okumak ve yazmak istiyorum inşaAllah.

İhsan Oktay Anar bence çok önemli bir yazar, tarihi kurguyla harmanlayarak sizi kitaba kolayca bağlıyor. Keyif ve merak içerisinde akıp gidiyor kitap. Okumayanlara öneririm. Kitab-ül Hiyel, Osmanlı dönemindeki bazı mucitlerin hikayelerini dönemin önemli olaylarının eşiğinde anlatıyor. Yazarın çizim ve mühendislik bilgisi de etkileyici. Okuyucuyu yormadan, sıkmadan icatları görsel olarak da aktarıyor. Kitaptaki isim ve ünvanlar da çok ilginç :) Nasıl bu kadar ayrıntılı düşünebildiğine şaşıracaksınız, hayal gücüne diyecek söz yok zaten :)

İktidar hırsının her kesimde ve her dönemde etkisinin olduğunu da görüyoruz kitapta.

 Bir kaç alıntıyla yazımı sonlandırıyorum;

*Ustaların kılınç yapmak için saatlerce ve günlerce dövdükleri demir neden serttir, bilir misin? O, insanoğluna hemen boyun eğmez, çünkü onların, kendisiyle işleyecekleri suçları bilir. Bu yüzden de ortak olacağı günahların bedelini ateşte dövülürken peşinen öder.

*Eğer bir makina olarak düşünülebilirse, Kainatın da yakıtı er ya da geç bitecekti.

*Aynı zamanda ölüm, iki kere ikinin dört etmesi kadar kesindi.





Keyifle... :)

Okudum: Alper Canıgüz/Oğullar ve Rencide Ruhlar

Esselamu aleykum...

Dostlar yılın üçüncü kitabını az evvel bitirdim ve sıcağı sıcağına da sizlerle paylaşayım dedim :) 

Bu adamı nerden tanıdım da sevdim bilmiyorum ama üç kitabını birden almışım :) İlk olarak Oğullar ve Rencide Ruhlar adlı kitabını okudum. İlginç bir kitap aslında, yazarımız beş yaşındaki bir çocuğun yaşadıklarını karakterin diliyle anlatıyor okuyucuya. İlk başta baya ilginç geldi bana durum, beş yaşındaki bir çocuğun neler düşündüğünü, hissettiğini bu kadar açıklıkla ifade edebilmesi çok hoşuma gitti doğrusu :) Okurken hem şaşırdım hem güldüm :) Rahat gülebileceğiniz anlarda/yerlerde okumanızı öneririm :) Ayrıca kitabı okurken  '5 yaşındaki çocuk mu düşünüyor bunları' gibisinden bir düşünceye kapılmayın ve kitabın sizi sarmasına izin verin. 


Sevgili Alper'in güldüren ve düşündüren dünyasından altını çizdiklerimden bir kaçı;

*İnsan bu hallere düştükten sonra aynaya nasıl bakardı ki? Yüzmilyonlarca insan nasıl bakıyorsa öyle herhalde.

*Evet, itici bir görünüşe sahip ama netice itibarıyla dünyada yaşayan bütün insanlar itici, hatta kötü değil miydi? Varlığımızı sürdürebilmek için kötü olmak zorundaydık.Zamanında iyi insanlar var idiyse bile artık yeryüzünde onların genlerinden eser kalmamıştı.


*İnsan yüreği bir sarkaç gibidir işte böyle. İstediği noktaya ulaştığı anda tüm hızıyla tam tersi tarafa kaymaya başlar.

*İnsanlara daha az tahammül edebilir bir ruh hali taşıdığımdan pek dışarı çıkmıyordum. :)

*Neticede ahlak herkese üç aşağı beş yukarı aynı şekilde davranabilmek değil midir?

*Bir gün toz zerrecikleri sizi bağrına basarsa, bilin ki ya nirvanaya ulaştınız ya da çıldırdınız. Hangisi olduğuna siz karar vereceksiniz.

*Gerçek acı sessizdir. Bir huzur evi gibi.

*Unutulmamalıdır ki, Tanrı bile bir yerden başlamak zorundadır.

*Her neyse; hayat her durumda sonu kötü biten bir hikaye değil midir zaten?

*Dünya hala dönüyordu işte. Bütün pespayeliğiyle.


Ya işte böyle büyük büyük konuşuyor...
İstifadenize.