RSS

Okudum:5 Muhyiddin Şekûr/Su Üstüne Yazı Yazmak

Esselamu aleykum,
Akşam-ı şerifler hayrola dostlar..

Çok güzel bir eser okudum, Sevgili Muhyiddin Şekûr'un dilimize Sevin Okyay ve Senai Demirci tarafından çevrilen otobiyografisi...

Yazar kitabında hakikate ulaşma çabasını ve arayışını anlatıyor. Müslüman olarak sufilikle tanışmasından başlıyor ve Şeyhinin rehberliğinde eriştiği dervişliği ve ötesini aktarıyor bizlere. 

Ben kitabı okurken çok etkilendim, insanın her yaşadığından bir ders çıkarabilmesi ve bunlara birer imtihan gözüyle bakabilmesi güzel bir şey. Günlük hayatta herkesin karşılaşabileceği basit görünen olayları, yazarımız öyle derin ve anlamlı aktarıyor ki, insan kendi hayatına dönüp yaşadıklarına anlam yüklemeden edemiyor.. İnsan normalde kızacağı, sinirleneceği şeylere, bu da bir imtihandır deyip geçebiliyor mesela, bu kitaptan sonra.. :) Herkesin okumasını öneririm, farkındalığımızın artması ve hayata ve yaşadıklarımıza daha derin bakabilmemiz için.


*Gitmeyi çok istediğim halde, görünür sebepler bir yana, Allah içinde bulunduğum şartları gidememem üzere takdir etti.

*İbadet, çiçeğin gıdası gibidir. Sudur, vitamindir ya da gübredir. Aşk ise hava ve güneş ışığı gibidir. Bebeğine bakan bir annenin ona şefkatinden sunması gerekir, fakat şefkat de tek başına yetmez. Bebek gıda da ister.

*Allah'ın adı anıldığında gözyaşı dökenlerden asla ümit kesmemen gerekir, unutma.

*..ne 'bir şeye ihtiyacım var' deyin, ne de 'hiçbir şeye ihtiyacım yok' deyin; sadece 'Allah' deyin, işte o zaman harikulâdelikler göreceksiniz.

*Haramlar ve ona götüren şeyler, nefsin ayrık otlarıdır. Ayrık otlarını kesmek yetmez, köklerini de kazımak gerek.

*Dertlerinizi Allah'la aranıza perde etmekten, onlara O'na kulluğunuza verdiğiniz kıymetten fazlasını vermekten sakının.

*Unutmayın ki rahmet haram işleyenlerin de hakkıdır;ve günahkârların kalplerindeki ümidi söndürmek hakkımız değil.

Bol istifadeli okumalar,
Vesselam...

Okudum:4 Dücane Cündioğlu/Hz. İnsan

Esselamu aleykum dostlar, Vakt-i Cuma hayr olsun :)

Bugün hava o kadar güzel ki, ev kuşu olan ben bile dışarı çıkmak istedim, bahar geliyor galiba, ne dersiniz? Umarım herkesin keyfi yerindedir, elhamdülillah ben iyiyim.

Kitabımıza gelecek olursak, Dücane Cündioğlu benim yıllardır okumak istediğim fakat bir türlü nasip olmayan bir yazardı, alıntılarına denk geliyordum hep. Bi anda üç kitabını birden alıverdim. Ben yazılış sırasına göre okumaya çalışırım genelde, Hz. İnsan'dan başladım okumaya. Cündioğlu, biraz felsefik bir yazar, onu anlamak o kadar kolay değil. Kafanızın boş olması ve sakin bir ortam gerekiyor öncelikle, kitabın sayfa sayısı 124, ama ben yayarak okudum kitabı ve yaklaşık 4-5 günde bitirdim.

Kitap, başta insanı hedef alarak, yer yer kelimelerin kökenine inerek, farklı kültürlerden, dinlerden de örnekler vererek  manayı bulmaya çalışan, kısa yazılar içeriyor. Kitapta bolca yabancı kelime karşılayacak sizi, bir lügat, en azından sözlük yanınızda bulunsa iyi olur :) Anlamanız kolaylaşır diye düşünüyorum en azından. Ben yazarın aşinası olmadığımdan biraz zorlanarak okudum eseri, çünkü felsefeden pek hazzetmem. Ama içerik güzel ve faydalıydı, insanı sarsıyor bazı bölümler. Aradan biraz zaman geçtikten sonra tekrar okuyup istifade edebilmeyi umuyorum :)

*Ey talip, asıl marifet kalbin secdesidir; âzaların secdesinden maksat da kalbi secdeye davettir.

*Denizin dalgaları, denizin her katresi yine denizdir; denize nispetle zâhiren bir hiçtir belki ama unutmamalı ki denizi deniz kılan yine o damlacıklardır.

*Fakr insanın özüdür.
Şöyle de diyebilirdik: insanın özüdür fakr.
Özünde fakir olanın gına, istiğna, gurur, kibir, tekebbür gibi sözde-gösterilere kalkışması ne acı!

*İnsan, ancak kendisine emek verdikçe, kendisine özendikçe insanlaşır, insanlaşabilir: kemâl-i sâni.
Hiçbir bitki bitkileşmez, hiçbir hayvan hayvanlaşmaz; lakin insan insanlaşır; zira ancak insan, kendi mertebesine ait yetileri ve yetenekleri (istidat ve kabiliyetleri) gerçekleştirdikçe, geliştirdikçe insan olur. Dolayısıyla insanlık olan/olunan bir şeydir.

*Basît olan çokluğun tam da aksine çırılçıplak dolaşırken saklanır, onu açık/apaçık olarak,yani doğal haliyle görmek çaba ister, emek ister, pek tabii bir de 'nasip' ister.


Bol istifadeli, keyifli okumalar dilerim.
Selam ve muhabbetle.


Okudum:3 Harun Tokak/Suya Düşen Kan

Esselamu aleykum,

Merhaba dostlar afiyettesiniz inşaAllah, şükür ben iyiyim çok güzel bir eser okudum ve sıcağı sıcağına da sizlerle paylaşmak istedim. 
Kitabın kapağında da gördüğünüz üzere bir Ehl-i Beyt romanı eser. Efendimiz(s.a.v)'in hayatı ile alakalı çok eser okudum ama sonrasında neler oldu, hadiseler nasıl gelişti açıkçası çok bilgi sahibi değildim, o konularla alakalı okuduğum ilk eser bu. Çok sevdiğim bi arkadaşımın hediyesiydi bu eser, görmemiştim ben daha önce, buradan da teşekkürler :) 

Kitap Efendimiz(s.a.v)'in yaşadığı dönemden başlıyor ve torunu Hz. Hüseyin(r.a.)'ın Kerbela'da şehit edilişi ve Ehl-i Beyt'ten kalan kadınların ve çocukların hayatlarının kısa özetiyle sona eriyor. Efendimiz(s.a.v)'den hemen sonra Ehl-i Beyt'e neler yapıldığını okuyunca inanamadım, gerçekten yaşananlar çok üzücü, Ehl-i Beyt'e resmen bir kıyım uygulanmış ve türlü eziyet ve meşakkatlere maruz bırakılmışlar, hemde müslümanım diyenler tarafından... Efendimiz(s.a.v)'in ''Size Kur'an'ı Kerim'i ve Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum, onlara iyi bakın'' dediği halde... 

*Allah için kurulmuş bu yuvada iyi geçinmek, istişare yapmak, birlikte karar vermek ibadetti. Ali ve Fatıma'nın yuvası bu yüzden yüzyıllardır evlatlarımızın nikâh dualarında anılır: ''Allah'ım! Bu çiftlere Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın sevgisini ver,'' diye dua edilir. Her yeni çiftin o sevgiye ulaşmak için örnek alacağı ilke ve yöntem o yuvadadır.

*Her kim ki ara yapar, birleştirir, düzeltir, ikilikten insanları kurtarırsa o bendendir.''

*''Mahşer günü gelince perdeler arkasından birinin; 'Ey mahşer halkı! Fatıma Binti Muhammed geçiyor! O geçinceye kadar başlarınızı eğiniz!' diye sesleneceği sessiz sultan, gecenin karanlığında Baki kabristanının tertemiz toprağına tevdi edildi.

*Sonra iki cennet reyhanı oğullarına son nasihatini yaptı; ''İkinize Allah'tan takvayı tavsiye ediyorum. Dünya sizi çok istese de, siz onu istemeyin. Daima hak olanı konuşun ve yetimlere merhametli olun. Kaybedene yardım edin, ahiret için iş yapın ve azık hazırlayın. Allah'ın kitabında olanla amel edin. Kınayanın kınaması sizi Allah'ın emirlerinden alıkoymasın.''

*''Nasıl olur? Seherlerde uyanıp Allah'a ibadet ediyor, Allah'ın Resulü'ne salat-u selam getiriyorsunuz, İmam Hüseyin, salavat getirdiğiniz Resulullah'ın torunudur, kendinize geliniz. İmam Hüseyin'e yardım etmeyecekseniz, bari zarar vermekten uzak durun... İmam Hüseyin'e kılıç kaldıran Resulullah'ın şefaatinden mahrum kalır...''

Allah'ın Resulü(s.a.v)'e, onun Ehl-i Beyt ve sahabelerine selam olsun. Rabbim şefaatlerine nail eylesin.

Keyifli okumalar,
Dua ve muhabbetle...

Okudum:2 Necmettin Şahinler/Kur'an'da Kadın Portreleri

Esselamu aleykum dostlar,
Bu kitabı sevdiğim bi blog arkadaşımda görüp not almıştım, fırsat bulunca da aldım, iyi ki almışım. Benim sevdiğim bir kitap oldu. Kitaptan bazı kadınları not aldım, daha ayrıntılı tanımak için başka kitaplar da edinmeyi istiyorum nasipse. Ha birde kitabın bir sürprizi var alanlarına, kitabı Cemalnur Sargut'un sesiyle de dinlemeyebilmeniz için cd hediyeli :)

Kitabın ismi Kur'an'da Kadın Portreleri'yse de anlatılan her kadının ismi Kur'an'da geçmiyor, Bazıları Peygamber Efendilerimiz'in eşleri, bazıları anneleri veya kızları.. İlgisi olan her insanın sevebileceği ve bilgi edinebileceği bir kitap bana göre. Kısa tanıtımlar var kitapta, yazar sanki sizinle konuşuyormuşçasına anlatıyor. Bazılarını iyi, bazılarını kötü yönleriyle.. Kitapta ismini hiç duymadığım kimselere de rastladım bu ilginç ve güzeldi. 


En sevdiklerimden,

*Çileler, hastalıklar, sıkıntılar, kayıplar Allah'ın kullarına bir cezası değildir Rahime. Çünkü Allah kullarına zulmetmez. Tam tersine idrak edebilenler için bu ıstıraplar, Allah'a ulaşmanın/yaklaşmanın fırsatlarıdır. Fakat nefsimiz bize bunu böyle göstermez Rahime; şeytanın da vesvesesiyle bizi yanıltır, yanlış konuşturur, isyan ettirir kimi zaman...


Keyifli okumalar,

Selam ve muhabbetle...


Babaanne'm

Esselamu aleykum...

Merhaba dostlar, bugün çok sevdiğim birini anlatmak istiyorum burada. Babaannem, aslında eşimin babaannesi, ama belki ben ondan daha çok seviyorumdur onu...

Babaanne her yıl bir veya iki ay civarı eşimin annesigillerde yaşıyor, yani altı oğlundan en büyüğünün evinde misafir oluyor bir süre. Altı oğlu beş kızı var şuan hayatta, seksenini aşmış olduğundan yalnız yaşamıyor, her oğlunda biraz biraz kalarak yılı tamamlıyor... Bu taraflara sıra kışın geliyor. çünkü yazın sıcağı fena buralarda, kalması çok zor. Onu sık sık ziyaret ediyorduk buradayken, diğer zamanlar göremiyoruz çünkü. 

Babaannenin dişleri yok, ona yumuşak meyvelerden soyup, kek pişiriyordum bende rahat yiyor diye. O da seviniyordu, bende. Daha önce yaşlı birinin kaldığı bi evi bu kadar sık ziyaret etme şansım olmamıştı, babaanneyle birlikte bu tecrübeye erişmiş oldum, insan yaşlı kimselerden çok şey öğreniyor, gerçek edebi, saygıyı, sevgiyi, ibadeti... O kadar edepli ki kendi oğlundan bile çekiniyor.. Sürekli namazda, zikirde aklı.

 Hiçbir evladını torununu unutmuyor, hepsini hayırla anıyor dualarında. Hiç kimseye küs veya kırgın yaşamıyor. Hiç kimse hakkında kötü konuşmuyor, düşünmüyor... Güzel bakıp güzel görüyor adeta. Etrafına da güzellik yayıyor böylece. Güzel nasihatler veriyor bize, hayatımızın başındayken istifade ediyoruz onun tecrübelerinden. 

Konuşurken kelimeler inci gibi dökülüyor ağzından, özenle seçiyor kullandığı kelimeleri, üç düşünüp bir konuşuyor, yere bakarak ve sessizce konuşuyor. İnsan onu dinlemek, her sözünü kaçırmamak için üstün çaba harcıyor :) Onun duasını alabilmek için her istediğini yapasım geliyor, gözünün içine bakıyorum bir şey istesin yapayım diye.. 

Keşke diyorum hepimizin evinde güzel yaşlılarımız olsa, onlardan öğrensek hayatı ve bereketlendirsek, nurlandırsak hanelerimizi... Varsa eğer etrafımızda yaşlı akrabalarımız, onları sıkça ziyaret ederek hem dualarını alsak hemde ibadet etsek en güzelinden :)

Velhasılı dostlar, biz yolcu ettik babaannemizi, seneye de onunla yaşamak muhabbetine nail olmak duasıyla diyerek. 

Seni çok seviyorum babaanne, Rabbim sağlık sıhhat versin, selamette kal...

Sizde muhabbet ve dua ile kalın dostlar ;)

Yılın İlk Kitabı: İskender Pala/Mihmandar

Esselamu aleykum,

Bu yıla enfes bir kitapla başladım dostlar, İskender Pala'nın sadece ismi bile onu okumama yetecekken, bir de Eyüp Sultan'ı konu alan bir kitap olması merakımı ve isteğimi ikiye katlamıştı. Elimdeki kitaplardan dolayı henüz almamıştım ben kitabı, çok sevdiğim bi arkadaşım hediye edince hemen ön sıraya alarak okudum.

Önce kitabın isminin kelime anlamıyla başlayalım, 
Mihmandar: Resmi konukları ağırlamak ve onlara kılavuzluk etmekle görevlendirilen kimse, konukçu. 
'Mihmandar'ı Resülullah', Medine'de Hz. Muhammed (s.a.v)'i evinde misafir eden Ebu Eyyub El-Ensari'nin lakabı.

Kitap, Efendimiz(s.a.v)'in Mekke'den Medine'ye hicretiyle başlıyor ve İstanbul'un fethiyle sona eriyor. Muhteşem bir tarihin muhteşem bir şekilde kurgulanması ve kaleme alınması. Tarihi, yine keyifle, hiç sıkılmadan okuyacaksınız. 

Kitap, Eyüp Sultan'ın hayatını konu alıyor gibi görünse de, o dönemin her ayrıntısına yer veriyor. Halifelik ayrıntılı şekilde işleniyor, özellikle Eyüp Sultan'ın halifeyi eleştirdiği bölümleri okurken insan, şimdi de böyle insanlar olsa, bu kadar rahat eleştirebilse başımızdakileri diye düşünüyor... Adına cahiliye dönemi dense de asla öyle olmadığını bu kitabı okurken daha iyi anlayacaksınız. Sadece İslam'ı yaymak ve Efendimiz'in şefaatine nail olmak duasıyla çıkılan zorlu seferler... Eyüp Sultan'ın sefer esnasında Efendimiz(s.a.v)'den naklettiği hadisler de yine hayatımıza ışık olacak nitelikte, her biri ayrı önem taşıyor. Okunmasını şiddetle öneriyorum. :)

*''Gerçek bir muhacir'' diyordu, ''vatanından ziyade Allah'ın yasakladıklarından ayrılabilendir.''

*Meşakkati var diye azmi bırakmak, karanlıkta oturup nuru bırakmaktır.

*...eğer bir ülkeyi yönetenler adalet ve hukuka uygun davranmazsa,vazifeler hak etmeyen insanların elinde olursa, din bozulur, ahlak bozulur ve ülke batar. Dünyayı kuvvet ve kanunlar değil, Allah'ın koyduğu vicdan ve adalet idare eder, unutma. Bunun için kime vazife verdiğine, kimi iş başına getirdiğine dikkat et. Bilirsin ki, hak etmeyen kişiye makam vermek, hazine değerinde inciyi bataklığa atmak sayılır.

*Ben akıllılığı ilmin uzun, ömrün kısa olduğunu düşünerek elde ettim. Ve iyilikleri dünyaya hakim kılmadan, aklın gereğini yerine getiremeyeceğimi düşündüm.

*...şu fani dünyada işlediğim bir günahı ölmüş annemin öğrenmesi bile beni rahatsız ederken, nasıl oldu da ben onu işlerken Allah'ın bildiğinden rahatsız olmadım?

*'Kim bir fidan dikerse, Allah o ağaçtan yetişen meyve sayısınca amel defterine sevap yazar.'

Keyifli okumalar,
Muhabbet ve selam ile...