RSS

Okudum: 7 Mehmet Ali Bulut/Can Boğazdan Çıkar

Esselamu aleykum dostlar,

Neler söylesem nasıl söylesem de size bu kitabı edindirsem de istifade etseniz diye düşünüyorum... O kadar sevdim yani :)

Mehmet Ali Bulut kendi rahatsızlığından yola çıkarak neleri nasıl tüketmemizle alakalı çok yararlı tespitlerle dolu bir kaynak hazırlamış bizlere. Ben duymamıştım, eser ilk çıktığı dönemlerde baya popülermiş aslında, belki duyanlarınız, okuyanlarınız vardır. Yoksa da muhakkak bu kitabı okuyun/okutun dostlar, zira istifade edilmesi gerekenlerle dolu bir eser. Kitapta yer alan birkaç bilgiyi bile uygulamaya geçirseniz sıhhatinizde hayli düzelmeler meydana gelebilir. Tabi kitap sadece hastalar için değil, hastalanmamamız ve dahi uzun bir ömür geçirmemiz için. Kitap, kan gruplarına göre beslenmeden yola çıkarak, neyi nasıl neyle tüketmememiz gerektiğinden ve hangi aralıklarla tüketmemiz gerektiğinden bahsediyor. Dediğim gibi muhakkak istifade edilmesi gereken bir eser.


*Lezzet ve haz endeksli yaşamak, insanı hem müsrif yapar hem hasta!

*Maalesef insan yeme içme merakı yüzünden cennetten kovulmuştur.

*'Sizin Allah'a en sevimli olanınız, yemesi en az ve bedenen en hafif olanınızdır!' Hadis-i Şerif

*'Mü'min günde bir öğün, insan günde iki öğün, hayvan günde üç öğün yer.'

*Tatlı ve meyve ile beraber su almak da kanı bozar.

*'Biz acıkmadan yemeyiz, yediğimiz zaman midemizi tıka basa doldurmayız ve senede bir hacamat yaptırırız.' Hadis-i Şerif

*...hiçbir hayvan doyduktan sonra '' ya bu çok hoşuma gitti biraz daha yiyeyim bari...'' demez.

*Temel bir kural olarak, yemek yedikten sonra en az 2 saat asla bir şey yiyip içmemek mide sağlığı açısından en eslem yol.

*Su içmenin en uygun zamanı, sabah uyandıktan bir iki saat sonra ve yemeklerden en az 2-2,5 saat sonradır.

*Her gruptan insanın, sabah akşam üç veya beş diş sarımsak yutmasında büyük fayda vardır. İnsanlar bunun yararını bilseler asla ihmal etmezler...

İstifadenize dostlar..
Vesselam.

Okudum 6: Sabahattin Ali/Kürk Mantolu Madonna

Esselamu aleykum dostlar..

Okuma hızım maalesef şubat ayında dibe vurdu daha ilk kitabın yorumunu yazıyorum, ikinciye de yeni başladım :)
Bu kitabı çok merak ediyordum, herkes gibi bana da çok tavsiye ediliyordu ve nihayet okuyabildim.
Sabahattin Ali'yi ilk kez okudum ve sevdim, insan karakterini ve düşüncelerini kalemine fevkalade aktarmış, mutlaka öneririm..

Kitap çok kısa 160 sayfa, ilk başlarda Rasim bey'in hayatıyla ilgileniyor gibi görünse de ana karakter Rasim bey'in iş arkadaşı olan Raif efendinin hayatıdır.. Pek silik bir karakter olan Raif efendi, Rasim bey'in dikkatini çekiyor ve onun hayatını irdelemeye başlıyor ve hiç umulmadık olaylar olaylar tabi... :) İlk başlarda, Rasim bey bölümünde belki biraz sıkılabilirsiniz ama mutlaka devam edin, Raif efendinin ön yargılarla dolu hayat hikayesi sizden de izler taşıyabilir zira ;)


*İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçmak ihtiyacım o kadar artıyordu.

*Mühimce mevkilere geçen adamların esaslı adetlerinden biri de galiba eski -ve kendilerinden geri kalmış- arkadaşlarına karşı gösterdikleri bu biraz da şuurlu dalgınlıktı.

*Bir yabancı ile karşı karşıya oturulduğu zaman adet olduğu üzere oda arkadaşımı gizliden gizliye tetkik etmek, kaçamak bakışlarla hakkında ilk -ve tabi yanlış- kanaatler edinmek istiyordum.

*İnsanları, kendi cinslerinden biri üzerinde kudret ve salahiyetlerini denemek kadar tatlı sarhoş eden ne vardır?

*Gülünecek bir tarafım olmadığını biliyordum. Fakat bunlar da, o yaşlardaki her kof insan gibi, ilk rastladığının suratına gülmeyi bir nevi üstünlük alameti sayanlardandı.

*İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı  tercih ediyorlar.

*Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.

*Onun boşluğunu değil, fakat yokluğunu hissedecektim...


Vesselam...
Keyifli okumalar..

Okudum 5: Nazan Bekiroğlu/Nar Ağacı

Esselamu Aleykum..

Ocak ayının sonuna beşinci kitabı da sığdırıvermenin mutluluğunu yaşıyorum. Bu yıl güzel geçecek gibi okumalarım açısından :)

Nar Ağacı öyle güzel bir kitap ki, onunla alakalı ne söylesem az, eksik kalacak...

Nazan Bekiroğlu'nun en sevdiğim/seveceğim kitabı bence bu. Hiç sıkılmadan bitirdim kitabı, akıcı ve duru bir anlatımı var sevgili Nazan Bekiroğlu'nun. Betimlemeler öyle güzel ki, hiç görmediğim şehirleri, hatta ülkeleri geziverdim birkaç gün içerisinde. Kitapta savaş ve muhacirlik dönemleri de anlatılıyor. İçim çok acıdı, yutkunarak, gözlerim dolu dolu okudum bazı bölümleri. Ve tabi aşk var, çok aşk hem de... Kitap bittiğinde insanın içinde kocaman bir boşluk oluyor. Bitti mi yani diyorsunuz, bitmesini hiç istemeyerek..

Bu kitabı/hanımefendiyi okuyun okutun dostlar.

*Geçmişi bizim için manalı kılan şey, ona bugünden bakıyor olmamızla alakalıydı.
*Yaradan kusursuz kurmuştu endazesini, yaradılış mükemmeldi.Ama kul kısmı dünyayı eğriltmekle kalmadığı gibi bu eğrilikten dolayı rahatsızlık da duymuyordu.
*Bilerek ve isteyerek kimseye bir kötülüğünün dokunmadığı muhakkaktı ama o bilmeyerek ve istemeyerek de olsa kimseye bir fenalığı dokunmuş mu, bunun hesabındaydı.
*İnsanları Türk, Kürt, Ermeni, Sırp, Yunan, Rum... Nasıl birbirinden ayırıyorsunuz? Takvaca üstün olanın en hayırlı olduğunu, Yaradan nezdinde Arap'ın Arnavut'a, Türk'ün Acem'e bir üstünlüğü olmadığını bilmiyor musunuz?
*Ama bu devleti bu hale koyanlar İbrahim değildi ki, gökten bir koç insindi.
*Tam bittiği yerden yenisinin başlaması belalığın doğasındandı. Başlamasa, zaten belalığı kalmazdı.
*İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir...
*Bir acıya tahammül edebilmek ancak ondan daha büyük bir acıyla yüz yüze gelmekle mümkün olabilirmiş, anladım.
*Dağılıp gitmeye hakkı olmayanlara özgü bir güçle güçlüydü.
Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu.
Teşekkürler sevgili Nazan Bekiroğlu

Sen böyle güzel yazmasan 
Biz böyle okuyamazdık...