RSS

Hakiki muhabbet...

Birbirine kırılan iki arkadaştan biri, uzun bir aradan sonra diğerinin kapısını çalar...

- Kim o? diye seslenir içerideki.

- Benim, der kapıyı çalan...

- Burada ikimize birlikte yer yok, diye cevap verir öbürü... 

...

Aradan uzunca bir zaman geçer. Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiği arkadaşının kapısını.

- Kim o? diye sorar yine içerideki...

- SEN’im, der bu defa... 
Ve kapı ardına kadar açılır...

Hz. Mevlâna da:
“Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsanız, öylesine sevmelisiniz ki, benliğinizi bırakıp adeta o olmalısınız...”  

der hakiki muhabbet için... Olabilen beri gelsin :)
Birde şu var ki akla zarar: Sen'im deyip gelen... Ben'im deyip gitmesin!.. Bu çok fena...



Görsel:Hep hasretinde olduğum Konya'dan, benim vizörümden :)

İcadına güvenen insanoğlu...

Allah'ın verdiği zeka gücüyle, daha önce düşünülmemiş/planlanmamış şeylerin ortaya çıkarılması ve ona duyulan sonsuz güven...

Hastane odasında doktora rahatsızlığını ifade eden hastaya karşılık, makinesiyle onu muayene eden doktorun verdiği cevap; "Makineler yanılmaz/yalan söylemez!.. Makine ne söylüyorsa o..."

İnsanın kendi çaba ve gayretleriyle ortaya çıkardığı makineye bakın; ne yalan söylüyor, ne şaşırıyor, ne işini aksatıyor, ne sahibini utandırıyor... Aferin makineye...

Peki ya Allahın sanatı olan İnsan? Çoğu zaman tek olduğu müddetçe şahitliğine bile güvenilmeyen/ Dünyaya halife olarak gönderilen insan! Neden bu kadar basitleştiriyor Rabbinin sanatını?..

Kendisinden beklenen kulluğu bile yerine getirmekten aciz.... Verilene ne hakkıyla sabretmesini ne de şükretmesini bilen!... Tek bildiği şikayet!..

Arsızca ister Rabbinden, ben bunun karşılığında ne yapıyorum? Ne sunacağım Rabbime demez...

Peki insan icadına bu kadar güveniyorken, Rabbin bize güvenmeye, sadakat beklemeye hiç mi hakkı yok?...

Makineler hata götürmez doğru... Tek hatası görüldüğünde, fabrikaya geri gönderilir yada atılır...

Peki Rabbimiz ne yapıyor?... Hatalarımızı görüyor ama affediyor, mühlet veriyor...

Ama bu mühletinde bir dolum noktası olduğu unutulmamalı....

Tesettür...

Esselamu aleykum...

Cumamız mübarek olsun, Rab Teala bu mübarek günü hakkımızda şefaatçi eylesin inşâAllah... Cuma'nın hakkını veren mü'minlerden olmak duasıyla...

Uzun zamandır yazmak istediğim, ancak yoğunluk ve konunun önemi sebebiyle ertelediğim bir yazı vardı; Tesettür... Aklım yettiğince bildiklerimi aktarmaya çalışacağım, yanlış veya eksiklerim elbette olabilir..

Malum ahir zaman münasebetiyle, dinimizin gereği olan örtünme de malesef aşınmaya maruz kalmıştır... İslamın gereği olan kadının örtünmesi, hakkı verilerek yerine getiril(e)memekte ve hakkıyla yerine getirmeye çalışan hanımlar da itilip kakılmakta/hor görülmektedir... Ama bilinmelidir ki; mahşer meydanında örtü dahi bizden hakkını isteyecek, gereğince yapılmayıp/ saptırıldığında hakkını arayacaktır...

Tesettür bir moda, tarz, gelenek...vs. değildir!

İslam dini gereğince kadınlara farz olan yaşam biçimidir! Hafife alınamaz, saptırılamaz, tartışılamaz, engellenemez!... Allah'ın emridir, uyulması farzdır!

Bu konuyu yazmaktaki düşüncem kimseyi kırmak yada eleştirmek değil, yalnızca doğru bilinen birkaç yanlışı düzeltmek... Maalesef birçok örtünmeyen hanım, örtünün hakkını vermeyen, başındakine dahi eziyet ederek tesettürlü olduğunu iddia eden(!) hanımlarla kendini kıyaslayarak, vicdan rahatlatmaya çalışmakta ve şeytanın tuzağına düşmektedir...

Örtünme; şekliyle dahi Kur'an-ı Kerim'de anlatılmış, Rasülullah(s.a.v) de birçok Hadis-i Şeriflerinde ifade etmiştir. Tesettür, Efendimiz(s.a.v) zamanında hakkı verilerek yerine getirilmiş birçok örneğiyle karşımızda durmaktadır; Hz. Hatice(r.a), Hz.Fatıma(r.a.), Hz. Aişe(r.a)... validelerimiz gibi... Her şeyde olduğu gibi ibadette de kendimizi en iyilerle/üstünlerle kıyaslamalı, onlar gibi olmaya çalışmalıyız.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
"Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir." 
Mecmaul-enhür, El-mugni

Bu hadis-i şerifte kadının tesettürü açıkça bildiriliyor. Allahü Teâlânın Resulüne tabi olup Onun bildirdiği şekilde tesettüre riayet edilmelidir!

Hazret-i Esma, ince elbise ile gelince, Resulullah efendimiz baldızına bakmadı. Mübarek yüzünü çevirip;
"Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve elleri hariç, vücudunu erkeklere gösteremez!" buyurdu. 
Ebu Davud

Hazret-i Âişe validemiz buyurdu ki: 
"İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür ayeti inince, hemen futalarını yırtıp başlarını örttüler" buyurdu. 
Buhari, Nesai

Kadın avrettir, tesettürü farzdır. Ayet-i kerimeyi kendi görüşüne göre tefsir edip bu farzı inkâr etmek küfürdür!...

Sadece kalp temizliği yada iyi insan olmakla Rabb'in rızası kazanılacak ve cennete girilecek olsaydı, İman/ibadet etmemize gerek kalmazdı zaten... Nefis var-imtihan var, imtihan var-cennet/cehenneme tabi tutulmak/Rabbin rızasını kazanıp/kaybetmek var!

İyi insan olduğunu iddia eden kardeşlerim, örtünmeninde hakkını vererek taçlandırın o halde iyilik/güzelliğinizi! Rabbin rızasını kazanmak için bir adım daha atın, O(c.c) kendisine yaklaşan, rızasını arayan kulunun her zaman yanında olarak, şüphesiz yâr ve yardımcısı olacaktır...

Dünya ve ahiret saadeti için; Nefsin değil/Rabb'in buyruklarına uymalı, etrafımızdakilere bakarak değil, Kur'an/sünnet ahlakıyla yaşamaya çalışmalıyız...

İstifademize inşâAllah... 
Muhabbetle...


Bu yazı şurada ve şurada da yayınlandı...

Edep...



Edep; Güzel'i sevmeye,

Edepsizlik; *Güzel'den nefrete sebep . . .





*Ki edepsiz ne kadar güzelse?...

Âşura günü

Esselamu aleykum ve rahmettullah..

Günümüz hayır ve bereket dolsun, Âşura günümüz mübarek olsun inşâAllah.. Hicrî senenin ilk ayı olan Muharrem Ayı'nın 10. günü; yani bugün Âşura Günü'dür. Muharrem Ayı'nın diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Aşura Günü'nün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.

 :) Bugün af günü, bağışlanma günü, bereket günü, bugün tufandan kurtuluş günü dostlar..

Durmayın öyle, dua edin, yakarın Rabb'e, kalbinizle, aklınızla, bedeninizle, fiilinizle, her halinizle... Yakarın ve affımızı, kurtuluşumuzu dileyin.. Cahillik/korkaklık/muhabbetsizlik/bilgisizlik/ilgisizlik... tufanlarından kurtuluşumuz ola inşâAllah...

Değil mi ki asırlar önce bugün şu kutlu hadiseler meydana gelmiştir;

1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.)
Âşura Günü dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi
Âşura Günü kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail
Âşura Günü doğmuştur.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri
Âşura Günü görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından
Âşura Günü şifaya kavuşmuştur.
Hz. Âişe'nın belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri
Âşura Gününde değiştirilirdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v)in geçmiş ve gelecek bütün günahlarının affedilmesi de Âşura günü olmuştur.
Ayrıca İdris (a.s)’ın göklere kaldırılışı, Davut (a.s)’ın tevbesinin kabul edilmesi, Süleyman (a.s)’a saltanatın ihsan edilişi gibi olaylarında Âşura gününde vaki olduğu rivayet edilmiştir.
 

İşte bu güzel hadiselerin gerçekleştiği bugün saadet asrından beri mü'minlerce kutlanagelmiştir.

Bu günde oruç/oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nispetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hadiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.

Efendimiz (s.a.v) bir hadiste şöyle buyuruyor: 
"Her kim Âşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."

İmkânı/durumu yerinde olanlar, o güne mahsus olmak üzere aldığı erzakı biraz bolca, çeşit olarak da biraz fazlaca almalıdır. Yani mutfak erzak bakımından diğer günlerden biraz daha zengin ve geniş olursa, Allah’ın izniyle göreceğiz ki, sene boyunca evimizden ve mutfağımızdan bolluk ve bereket eksik olmayacak. :)
 
Yine Âşura gününde yapılması gerekenlerle alakalı olarak denildi ki:

Kim Âşura günü on müslümana selâm verirse, bütün mü’minlere selâm vermiş gibi sevap alır.

Kim bu gün bir yetimin başını okşarsa, Allah-u Teala onun her tüyüne karşılık cennette bir derecesini yükseltir.
Kim Âşura günü zerre kadar bir şey sadaka verse, Allah-u Teala ona Uhud dağı kadar sevap verir.

Âşura günü mümkün mertebe yoldan eziyet verecek şeyler kaldırılmalı, dargın müslümanların arası bulunmalı, hastalar ziyaret edilmelidir.
Bu rivayetlerden yola çıkarak, Âşura gününün çok kıymetli bir gün olup en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Oruçlarımızı da ihmal etmedik inşâAllah, bir gün öncesi ve sonrasıyla birlikte...
 

Ayrıca bazı mü'min kardeşlerimin bugünü yas merasimine dönüştürdüklerini görünce üzüldüm açıkçası ve ona da bir açıklama getirmek istedim;

Âşura gününün güzelliği ve bereketi üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.

Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kader hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır...

İstifademize inşâAllah..


Şeb-i Arus, Muharrem Ayı, Aşure günü...

Esselamu aleykum...

Sizlere Konya Şeb-i Arus gezisine gideceğimden bahsetmiştim... Allah'a şükür gittik, Mevlana'nın 737. vuslatını yurdunda kutladık... Hava şartları biraz sıkıntılıydı ama ona rağmen herşey çok güzeldi, duaları geri çevirmeyen Rabb'e hamdolsun...

Konya'ya 5 yıl önce de gitmiştim, ama bu kadar gezme fırsatı bulamamıştım, soğuk hava ve kara rağmen heryerini gördüm :) Zaten Konya öyle güzel bir şehir ki, tarihi camiler, müzeler hepsi bir arada... Birinden çıkıp diğerine girdik, yollarda hiç vakit kaybımız olmadı :) Şehri zaten seviyordum, ama bu çok başkaydı... :)

Biraz görsel;
Mevlevi ayinlerinin yapıldığı kültür merkezi...
Hz. Mevlana'nın Türbe-i Şerifeleri...
Türbe ve müze olarak kullanılmakta, halka açık, girişler ücretli..

Şems-i Tebrizi Türbe-i Şerifi...
Türbe ve cami olarak kullanılıyor... Online kamera sistemiyle internetten izlenebiliyor..
Hz. Mevlana müzesinden...

 Hz. Mevlana'nın gülleri :) O soğukta bile açmışlardı. Heryerde güller vardı, cinsi farklı sanırım..
Ben bunu çok sevdim :)

Yemekleri de çok güzeldi, Etli ekmek, Tirit, Saç arası, Bamya çorbası, Zerde... hepsi mükemmel, tarafımdan şiddetle tavsiye olunur.. :)


Etkisinden kurtulmam uzun sürecek bu şehrin, takısını, şekerini, anahtarlığını... herbirşeyini aldım yine :))

Hz. Mevlana'dan küçük bir alıntıyla bitirelim bu faslı;

"Bir can var canında o canı ara!
Beden dağındaki gizli mücevheri ara!
Ey yürüyüp giden dost bütün gücünle ara!
Ama dışarıda değil, aradığını kendi içinde ara!.."

Evet sırada Muharrem ayı var, uzun yazılar yayınlamayı(okumayı da :) ) pek sevmem aslında ama buda çok acildi, kusuruma bakmayın ve okuyun lütfen :)
Bugün Muharrem ayı'nın 8. günü. biraz yapılacak ibadetlerden bahsedelim...

Muharrem ayında çokça istiğfar ve dua etmek lazım... Perşembe günü de 10'u, yani Aşure günü :) Mutlaka aşure pişirilip komşulara dağıtılmalı :)
Ve elbetteki o günü oruçlu geçirmeli, 1 yıl önce işlenen hata ve günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdelenmiştir... 
Bugünlerde tutulacak oruçla ilgili birçok rivayet var, muharrem ayının ilk on günü tutulması çok sevap, tutamayanların 8-9-10. günlerde tutması da öyle. Başka bir kaynakta da(Riyazüs-Salihin)  9-10-11. günlerinde tutulmasından bahsediliyor :) Rabbim tamamını kabul etsin...

Muharrem ayı için bir yazı daha yazacağım, bu ibadetlerden haberdar olunsun, aksatılmasın içindi... :) İstifadenize inşâAllah..

Felsefeyse; bu!...

Doğum günü notları...

Esselamu aleykum..

Bugün benim doğum günüm... :)
Böyle şarkıya girer gibi hissettim kendimi, fonda Teoman...

Yeni yaşım ilk gecesinden kötü bir sürprizle merhaba dedi bana.. Bende şuan kötü yönünü gördüğüm için üzüldüm... Ama Rab Teala buyuruyor ki; 

“Olur ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve yine olur ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.” 
(Bakara;216)  

Bu yüzden, yalnız Allah'a güveniyor ve tevekkül ediyorum.. Rabbim şer bildiklerimizi de hayreylesin..

Merak edenler varsa eğer 22 oldum :) Bir anda çok yaşlı hissettim kendimi dostlar :) Rabbim evveli ve ahiri hayreylesin..

Kendime doğum günü hediyesi veriyorum demiştim ya şu yazımda, hediyem ; Konya Şeb-i Arûz'a gidiş :) Cuma öğlen gidip pazar akşama döneceğim inşâAllah... Geçen yıl şurada bahsetmiştim Şeb-i Arus'dan ve törene katılım isteğimden...  Herhalde çok içten dua etmişim ki Rabbim kabul etti :) Biraz buruk içim ama, yine de çok seviniyorum gideceğim için.. Dönüşte anlatırım :)

Çok özel bir hediye daha getirdi bu yaş bana :) Ama bahsetmiyorum bundan :P Nazar değmesin :) 
(Buna çok çabuk nazar değidi. . .)

Canım Ρɑɓuç'um bana bloğunda sürpriz parti düzenlemiş :)) çok mutlu oldum. Tekrar teşekkür ederim.. Kardeşim... varol :)

vєssєℓαм  da beni anmış, Teşekkür ederim :) Muhabbetimiz baki inşâAllah..

Öyle işte Dostlar, döktük içimizi... Gün uzun bakalım daha neler göreceğim ben :) 

Hayrolsun...

Zamane aşıkları daha yüksekten bırakıyor…

Günümüzde aşklar çok çabuk zirveye ulaşıyor ve aynı hızla da dibi boyluyor… Herkes karşısındakinden hemen aşık olsun, onun için havalara uçsun, terk ettiğinde de serinkanlılıkla bu olayı kabullensin, tepkisiz kalsın istiyor…

Sevmelerimiz bile öyle egoistleşiyor ki, mutlu olduğumuz kadar, sevildiğimiz kadar seviyoruz… Belki uçsuz bir örnek olacak ama; Züleyha demiş midir? ‘Yusuf beni sevmiyor/istemiyor… O beni istemezse ben onu hiç istemem…’ Elbette demedi, çünkü çok sevdi… Bekledi, sabretti ve kazandı…


Fıtratımız gereği sevmeye ve sevilmeye ihtiyacımız var. Az-çok herkeste bunun için çaba sarf ediyor. Hele birde sevgi karşılığını buluyorsa değmeyin keyfine… Mutluluktan uçacak oluyor kişi… Dünya artık onların etrafında dönüyor, kişi ve olaylarla irtibatı koparıyorlar…

Ama bu güzel manzara çokta uzun sürmüyor… Emek verilmeden hiçbir şeyin olmayacağı gibi, bu aşkların da ömrü kısa sürüyor… Küçük sorunlar başladığı an, o heybetli manzara ışıltılı rengini kaybediyor…  Herkes karşısındakinin daha önce görmekten sakındığı açıklarını aramaya, hatta ortaya dökmeye başlıyor. Karşılıklı sataşmalar, kavgalar…

Ve ayrılık, kaçınılmaz…
Bazıları bu durumu kaldıramıyor, tutunduğu tek dalı kaybetmeye elvermiyor zayıf bünyeler… Hayata olan umutlar yitiyor, hatta hayatları sonlandırmaya bile varıyor işin sonu…

Bazıları da var ki onlarınki de normal değil; Bir gün önce uğrunda ölürüm dediği bir sevdiği varken, bugün, o hiç var olmamış gibi hayatına kaldığı yerden devam edebiliyor ve hatta hiç zaman kaybetmeden yeni aşklara yelken açabiliyor…

Anlatmak istediğim sevmek ve sevilmek için ne kadar çaba sarf ediyoruz? Bizi ilelebet mutluluğa ulaştıracak kişi gerçekten o mu?..  Durmamız gereken noktaları biliyor muyuz?...

Zaman vermek gerek bazı şeylerin olması için, beklemek, sabretmek… Ne kendini ne de karşındakini üzmemek adına…

Aşklarınız baki ola…

Bu yazı şurada ve şurada  da yayınlandı... 

Yansımalar...

Hassastır benim kalbim,
Fazlasıyla...
Sert görünürüm aslında, kalkanlarım hep yanımdadır...
Ama kalbim,
Kırılıverir küçücük bir söze/tavra...
Gözlerimdedir yaşlar, bırakıveririm aniden,
Gelemem üzüntüye, kedere..

Güzel şeyler yaşıyorum bu ara,
Bazı dualarımın karşılığını alacağım...
Gerçekleştiğinde yazacağım inşâAllah..
Doğum günüm yaklaşıyor süper bir hediye olacak bana..
Kendime ne çok hediye alıyorum ben ya :)


Ama bazı şeylerde var ki,
Ne olursa olsun gölge düşürüyor mutluluklarıma...
Ne kadar güzel şey yaşarsam yaşayayım,
Alıp götürüyor tüm neşemi,
Hüzne gark oluyorum...

Hüzün iyidir, Mü'min daima hüzünlü olmalıdır..
Ama dünya için olmamalı o hüzün, ukba adına olmalı...
Bu durumları yaşamak istemiyorum Allah'ım biliyorsun,
Ama elimde değil, fıtratım gereği...
Yaşatıyorsun amenna...

Tüm hüzünlerimi sana havale ediyorum Allah'ım,
Sen beni benden iyi bilensin....
Şu acizi dilediğin hayırlara vesile kıl...
Günah işlemekten ve yarattıklarının şerrinden Sana sığınırım...
Kalbimi Sana emanet ediyorum, onu dilediğine ver...