Esselamu aleykum...
İskender Pala'nın İki Dirhem Bir Çekirdek adlı eserini okudum. Kitap 212 sayfalık bir deyim ansiklopedisi gibi duruyor. Üstad günümüzde de birçok yerde kullandığımız, ancak çoğunun anlamından ve nasıl dilimize yerleştiğinden haberdar olmadığımız deyimleri ayrıntılı olarak araştırmış ve bizlere sunmuş. Şahsen deyimler hakkında çok fikir sahibi olan biri değilim, bu yüzden büyük keyif aldım ve faydalandım, ancak deyimler hakkında fikir sahibi olanlar belki sıkılabilir.
Ben kitaplar hakkında biraz takıntılıyım, başkalarıyla paylaşmayı pek sevmiyorum, bunun için evde okuduğum zamanlar, anneme de zoraki dinletiyorum, bir fazla insan istifade etsin diyerekten.. :) Annem normalde kitap okumayı sevmiyor, kendi okuduğu zaman anlamadığını söylüyor ama benim okumalarımı dinlemeyi seviyor, bu kitabı pek sevmedi :) Ayrıca deyimlerin çoğu da kullanıldığının tam aksi anlamlara geliyor, hemde çok uzun olmadığından vakit kaybı olmaz diye düşünüyorum. Okunmasını öneririm. Geliş nedenini sevdiğim bir deyimi sizlere de aktarayım:
*Eli Kulağında
Gerçekleşmesi pek yakın olan işler hakkında "(Henüz olmadı ama) eli kulağında!" deriz. Bu deyimin kaynağı Asr-ı Saadet'e, Bilal-i Habeşî'ye kadar uzanır. İslâmiyet yayılmaya başlayıp da Müslümanların sayısı artınca, namaz için onları bir araya toplamak üzere ezan okunmasını kararlaştırılmış ve sesi güzel olduğu için de Habeşistanlı eski köle Hz. Bilâl, bu vazifeye seçilmişti. Ne var ki Medine'deki müşrikler ve diğer dinlere mensup olanlardan bazı tahammülsüz insanlar, ezan okunurken sesi duyulmasın diye gürültü yapmaya, çocukları toplayıp Bilâl-i Habeşî ile alay ettirmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Hz. Bilâl, ellerini kulaklarına tıkayarak ezan okumaya başladı. Bilâhare müezzinler, ellerini kulaklarına tıkamayı bir tür Bilâl-i Habeşî sünneti gibi gördüler ve ezanı öyle okudular.
Eskiden birisi yanındakine,
-Ezan okundu mu, dediğinde, eğer vakit çok yakın ise,
-Okunmadı ama (müezzinin) eli kulağında; dermiş.
Ve pazar günü İki Dirhem Bir Çekirdek'ten sonra hemen yeni bir kitap aldım elime, Çok sevdiğim, tüm yazı ve kitaplarını ilgiyle takip ettiğim yazar Hekimoğlu İsmail/Bir Deliyle Evlendim. Bugünlerde iş dışında tüm zamanımı kitaplarla geçiriyorum, düşünmek, konuşmak istemiyorum, yalnızca ben ve kitaplar olalım istiyorum, beni mutlu ediyorlar.. Kitabı akşam okumaya başladım ve elimden de bırakamadım, bitirdim. Kitap 156 sayfa, içeriği çok güzel. İnsan düşünüyor, imreniyor, kendini sorguluyor.. Sevdim ben bu kitabı da, herkesin kütüphanesinde olsun istedim. Azıcık alıntı da yapayım, gidip yeni kitaba başlayacağım.
*"Canlılar içinde sadece insan din sahibidir. Hayvanlar canının istediği gibi yaşar, insanlar dinin istediğini yapar..."
*-Buda'nın heykeline tapanlar; Hindli'nin öküzüne secde edenler; parayı her şeyin üstünde tutanlar; zevklerini tatmin için başkasının gözyaşında yelken açanlar; herkes, ama herkes imanlıdır. Herkes mutlaka bir şeye inanmıştır, böylece iman eksi ve artı rakamlar gibi ikiye ayrılır... Allah'a müslümanca inanmak pozitif, diğerleri negatiftir.
*-Kadın ceket değil ki vestiyere asıp, gideyim. O vücudun bir parçası, onu nasıl koparıp, atayım?..
*-Zevklerini ve menfaatini helal daireye çekmeyen Müslüman İslamiyet'i yaşamıyor demektir...
Kitap böyle işte, tam bir sohbet tadında, her satırda durup düşünüyorsunuz, bazen gözyaşı da eşlik ediyor..
İnsan iyi hatırlanmak istiyorsa güzel anıların üzerine kötüleri eklememeli...