RSS
Nazan Bekiroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nazan Bekiroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Okudum:18 Nazan Bekiroğlu/Mimoza Sürgünü

Esselamu aleykum..

Merhaba dostlar, gününüz hayırla dolsun.
Az evvel bitirdim Mimoza Sürgünü'nü. Ben Nazan Bekiroğlu okurken dinlendiğimi, hatta yüreğimdeki ağır yüklerden bazılarının kaldırıldığını hissediyorum... Öylesine güzel anlatıyor ki, insan rahatlıyor onu okurken. 

Bu sefer bir romanla değil denemeyle karşımıza çıkıyor yazar. Ben normalde pek deneme tercih etmem ama bazı yazarlar özeldir ve tüm kitaplarını sorgusuz edinmek isterim, bu da onlardan biri, kitabın türüne bile bakmamıştım alırken :) İlk başta deneme olduğunu anlayınca küçük bir hayal kırıklığı yaşasam da sevdim elbette, yüreğinden yüreğime dokunanları.

Yazar Trabzon'da yaşıyor ve tam bir Karadeniz aşığı :) Yer yer şehirden, yolculuklarından, gittiği yerlerden bahsediyor. Yurt dışında bazı yazarların evlerini ziyaret etmiş, oralardan, onların hayat hikayelerinden bahsediyor bir bölümde. Bir bölümde sokak hayvanlarından ve insanların onlara bakış açısından dem vuruyor... Kısacası her şey var kitapta, hayata, yaşanılana dair... Hele son bölümde bir Sinek Hanım var ki, çok sevdim ben ;) Nazan Bekiroğlu'nu tanıyorsanız tarzını seviyorsanız dahil edin efendim bu güzel eseri kütüphanenize, e tanımıyorsanız da tanışma için gayet güzel bir başlangıç bence ;)

*Ama her yol, sapılmamış olanın hatırasını kazıyordu ruha.

*Ömrümdeki en önemli hadise olarak kalsa bir ırmağın akışı.

*Duru bir görüş bahşetsen bana ya Rab. Her şeyin yerli yerinde durduğunu, ağır ağır döndüğünü, sakin sakin aktığını görmeme yetecek bir bakış.

*Çünkü savaş, yakıtı masumların bedeni olan bir motordur ve tek masumun bile nâhak yere öldüğü yerde bütün evren ölmüş demektir.

*Şu güneşli dünyada her şey göle üstüne gölgedir.

*Hata yapmamak için dönüp geriye bakmak gerektiğinin farkında değil, bütün genler gibi.

*Oysa kendi acısında bütün evrenin acısını tecrübe edenler kadar bütün evrenin acısını da kendi acısına çevirebilenlere insan denir ve yalnızca onlara insan denir.

*Ateşten, bir parçanızı orada bırakarak kurtulamazsınız. Gerçek bir kurtuluş sayılmaz bu.

*Bir zamanlar ''İyi ki cennet var,'' derdim. Şimdilerde ''İyi ki cehennem var,'' diyorum.

Keyifli okumalar...

Okudum 5: Nazan Bekiroğlu/Nar Ağacı

Esselamu Aleykum..

Ocak ayının sonuna beşinci kitabı da sığdırıvermenin mutluluğunu yaşıyorum. Bu yıl güzel geçecek gibi okumalarım açısından :)

Nar Ağacı öyle güzel bir kitap ki, onunla alakalı ne söylesem az, eksik kalacak...

Nazan Bekiroğlu'nun en sevdiğim/seveceğim kitabı bence bu. Hiç sıkılmadan bitirdim kitabı, akıcı ve duru bir anlatımı var sevgili Nazan Bekiroğlu'nun. Betimlemeler öyle güzel ki, hiç görmediğim şehirleri, hatta ülkeleri geziverdim birkaç gün içerisinde. Kitapta savaş ve muhacirlik dönemleri de anlatılıyor. İçim çok acıdı, yutkunarak, gözlerim dolu dolu okudum bazı bölümleri. Ve tabi aşk var, çok aşk hem de... Kitap bittiğinde insanın içinde kocaman bir boşluk oluyor. Bitti mi yani diyorsunuz, bitmesini hiç istemeyerek..

Bu kitabı/hanımefendiyi okuyun okutun dostlar.

*Geçmişi bizim için manalı kılan şey, ona bugünden bakıyor olmamızla alakalıydı.
*Yaradan kusursuz kurmuştu endazesini, yaradılış mükemmeldi.Ama kul kısmı dünyayı eğriltmekle kalmadığı gibi bu eğrilikten dolayı rahatsızlık da duymuyordu.
*Bilerek ve isteyerek kimseye bir kötülüğünün dokunmadığı muhakkaktı ama o bilmeyerek ve istemeyerek de olsa kimseye bir fenalığı dokunmuş mu, bunun hesabındaydı.
*İnsanları Türk, Kürt, Ermeni, Sırp, Yunan, Rum... Nasıl birbirinden ayırıyorsunuz? Takvaca üstün olanın en hayırlı olduğunu, Yaradan nezdinde Arap'ın Arnavut'a, Türk'ün Acem'e bir üstünlüğü olmadığını bilmiyor musunuz?
*Ama bu devleti bu hale koyanlar İbrahim değildi ki, gökten bir koç insindi.
*Tam bittiği yerden yenisinin başlaması belalığın doğasındandı. Başlamasa, zaten belalığı kalmazdı.
*İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir...
*Bir acıya tahammül edebilmek ancak ondan daha büyük bir acıyla yüz yüze gelmekle mümkün olabilirmiş, anladım.
*Dağılıp gitmeye hakkı olmayanlara özgü bir güçle güçlüydü.
Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu.
Teşekkürler sevgili Nazan Bekiroğlu

Sen böyle güzel yazmasan 
Biz böyle okuyamazdık...

*



Kapıdan daha çıkmadan Büyükhanım her zamanki tembihlerini ardı ardına sıralamıştı:

''Yürürken sağa sola bakma. Yollarda gülme. Milleti peşimize takma. Kız kısmı ağır gerek. Kendine söz getirme.Yanımdan ayrılma, Dükkanların önünde oturan adamlara yakın geçme.''


Nazan Bekiroğlu/Nar Ağacı Syf:81

Nasıl keyifli bir kitap.. :)