Sevgili İskender Pala'nın en güzel eserlerinden biri bana göre Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk...
Yine çok yönlü bir kitap;tarih, aşk, edebiyat, kurgu... Fuzuli'den Nedim'e, Şeyh Galib'den Nabi'ye, Nef'i'ye, Bakî'ye...kimler yok ki :) Divan edebiyatından büyük ustalara...
Kitap üstad Fuzuli'ye verilen bir sırrın Leyla ile Mecnun(L&M) kitabını yazmasına ve sırrı da kitabın satırları arasına gizlemesiyle başlıyor ve sonrasında sırrın peşine düşenlerin yaşadıkları olayları kitabımızın kahramanı Mecnun(Kays)'ın dilinden okuyoruz, tabi aşk hep var. Yazarımız yüzyıllar süren bir zaman diliminden bahsederken, kronolojik bir osmanlı tarihi de sunuyor bizlere. Edebiyat sevdalıları ve özellikle İskender Pala severler bu kitap kütüphanenize dahil olmalı :)
Birkaç tadımlık :)
*Aşk ayrılığının bir azab olduğunu söylüyor, sonra da azabın "a-z-b" kökünden türediğini, bunun da "lezzet" demek olduğunu söylüyordu. Demek ki aşkın azabında bir lezzet vardı ve dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu.
*"Padişah gibi bir köle; muhteşem bir dilenciyim." Fuzûlî
*Demek ki insanlar niyetlerine göre iyi veya kötü, güzel veya çirkin olabiliyorlar, eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu. Ruhlarını şeytana satanlar ile Rahmân'a adayanlar da işte bu ince çizgi ile birbirinden ayrılıyordu. Birileri zamanı çoğaltıyor, diğerleri harcayıp tüketiyordu çünkü. Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken, diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu.
*"Âşık bazen vuslattadır, bazen ayrılıkta... Dünya derler buna; bazen ölüm, bazen düğün(Vuslat olunca düğün, ayrılık olunca ölüm)..." Bakî
*Birinin maddesel zenginliği ruhunu aç bıraktı; diğerinin gönül zenginliği onu maddeyle donattı.