RSS

Neden, neden, neden...



Herkes herzaman haklı,
Herkes herzaman suçsuz...!

Yeri geldiğinde arkadaşım, dostum dediğin kişinin ardından..
Dedikodusunu yapıp karşısına, yüzün bile kızarmadan nasıl çıkabiliyorsun..
Zaten bana kalırsa sadece bir ego tatmini dedikodu.
Çünkü o an için onun yaptığını sen yapmıyorsun, güya 1-0 önde sayıyorsun kendini.
Belki aynı şeyi sende yaptın, ama ya çok eski, yada senden başka kimse bilmiyor...

Ortaya bir laf atıyorsun, ama sözünün arkasında duracak cesaretin bile yok..!
Hatanı telafi etmek için bin dereden su getiriyorsun.
Belkide yalanlar, mazeretler bırakmıyor peşini.

Peki neden vazgeçemiyorsun bunlardan..
Yoksa yer mi etti beyninde, bu hal ve tavırlar.
Artık bunlarlamı yaşamını sürdüreceksin.
Ne acı...

Özür dilemeyi marifetmi sayıyorsun,
Asla...
Evet insan hatasını bilip özrünü dilemeli.
Lakin özür diliyor, ardından tarih tekerrür ediyorsa.
Yada telafisi için çaba bile sarfedilmiyorsa...
Dildeki özrün ne anlamı olabilirki...

Kızgınım, kırgınım..
Kendime ve diğerlerine..
Dingin bir ruh için terkedilesi bu haller..



Kayıp gül / Serdar ÖZKAN

Bir solukta okuduğum kitaplardan Kayıp gül... Muhteşem bir eser. Özellikle İskender Pala okuyucularının bu kitabı seveceğini düşünüyorum. Altını çizdiğim bikaç yeri sizlerle paylaşmak istedim.Tarafımdan şiddetle tavsiye edilir..


*...Bir dağ hayal et... Zirvesindeki manzara çok güzel. Orada olmayı çok istiyorsun, ama zirveyi kendinden çok uzakta gördüğün için ümitsizliğe kapılıyorsun. 'Oraya nasıl olsa varamam,' deyip vazgeçiyorsun.
Oysa, zirveye varanların adımları seninkilerden daha büyük değildi. Ama onlar, o küçük adımları birbiri ardınca atmayı sürdürmüş kimselerdi. İmkânsızı gerçekleştiren mucizeler değil, sürekliliktir. Suya sarp kayaları deldiren de budur. Yirmi birinci yüzyıl insanına gülleri duyuran da...


*...Evet haklısın, ben öyle büyük bir şey değilim belki. Ama bir gülüm... İnsanlar beni övseler de bir gülüm, övmeseler de. Herkes benim için deli olsa da bir gülüm, yanıma hiç kimse uğramasa da. Sadece bir gül. Dedim ya, büyük bir şey değil, sadece bir gül... Ama, gül ne demek bilir misin sen, dostum? Gül, özgürlük demek! Başkalarının övgüsüyle varolmamak, yermesiyle yok olmamak demek...


*...Başkaları, övgü ve takdirlerinden oluşan binlerce zehirli oku –ki bu okların öldürücü olduğunu sonradan anladım- hiç durmaksızın üstüme yağdırıyor ve en tatlı zehri kanıma karıştırıyorlardı.
Her şeye rağmen, ara sıra bu sözün doğruluğundan şüpheye düştüğüm oluyor, "Onların dediği kadar "özel" miyim acaba?" diye sorup duruyordum kendime. Ama beni özel olduğuma en başta Başkaları inandırdığı için, bu soruyu tek başıma cevaplayamıyordum. Sanki aynam kırılmıştı da, kendimi görebilmek için Başkalarına bakmak zorunda kalmış; takdirlerini kaybetmemek uğruna, onlarla "iyi geçinmeye" mahkum edilmiştim.
Bir anlamda, eskiden senin özleminle yanıp tutuşan ben, artık "ben" olmaktan çıkmış, beni beğenenlerin olmamı istediği "ben" oluvermiştim. Düşlediğimi değil de, Başkalarının benim adıma kararlaştırdıkları hayatı yaşamaktaydım kısacası...

Okunası..

A$uRe

 Muharrem ayı.. O ki Allah'ü Alemin en kıymet verdiklerinden ve benim ayım dediği ay.. Muharrem ayında yapılması gereken birçok güzel ibadet var. Mevla idrakine varan kıymetini bilen kullarından eylesin.Bende kendimce değerlendirmeye çalıştım.
Ama ben şimdi ibadetten bahsetmeyeceğim, Muharrem ayının içerisinde bulunan Aşure gününden bahsediceğim biraz.Tatlı düşkünü biri olarak, tahmin edeceğiniz üzre çok mutluyum bu günlerde.Allah'a şükür evimize gelen aşurelerin haddi hesabı yok. Bende zevkle hepsinden yiyorum. Çok leziz hepsi. Güzel komşurarımıza teşekkürler.
 Bizde yapmayı planlıyorduk bugün, ama herkesin evinde olunca belki bizim aşureyi yiyemezler, arada kaynar diye biraz ertelemeye karar verdik. En yakın zamanda pişiririz inşaAllah, afiyetle yeriz.
 Eskiden ilköğretim zamanlarımda Aşure gününde, belediyemiz insanların katkısıyla kocaman kazanlarda aşure pişirirdi, öğretmenlerimizde bizi gruplar halinde aşure yemeye götürürdi. Çok severdim o zamanlarda. Umarım hala bu gelenek sürdürülüyordur, bilemiyorum.. Mevla tüm pişirilip dağıtılan Aşureleri kabul etsin.
 Böyle zamanlarda verip alıyoruz müslüman kerdeşlerimizden. Tanışıp kaynaşıyoruz. Apartmanımızda neredeyse hiç görmediğim, gördüysemde farketmediğim, selam bile vermediğim insanlardan aşure almak çok güzeldi. Bazıları bu vasıtayla bizi evlerine bile davet etti, çok mutlu oldum. Bizi tanımıyorlar bile, ama hiç önyargıları yoktu. Gülümseyen yüzlerle geldilir kapımıza..
 Bizde tanımasak bile, en azından bu vasıta ile, komşularımızın kapısını çalalım inşaAllah. Nefsim adına utandım, iş okul derken komşularımıza, ailemize, çevremizdeki insanlara vakit ayırmıyoruz.
 Kıymet verdiğimizi onlara hatırlatalım, yüzlerinde küçük bi tebessüm oluşturalım..
Yüzlerinizden tebessüm eksilmesin..

Derman ancak O'nda

Gülümse sadece..

Müslümansın, Allah'a güveniyorsun,
Zaten sana ondan başka kimsenin yardımı dokunmayacak..

Bir garip kul seni nasıl bu kadar üzebiliyor?
Neden yok yere yıpratıyorsun kendini?
Dönde üzüldüğün fani dünyalıkların kıymetsizliğine bak..
Hepsi bugün var, yarın yok..
Ev, iş, aile, eş, çocuk..
Faniyi bırak, baki olana sarıl..

Müslüman kırılmaz, kırmaz,
Öfkelenmez,
Küsmez,
Yüzünü çevirmez.

Sadece Allah'a güvenir, halini ancak O'na arz eder,
Dermanınıda sadece O'ndan bekler,

Beklediği sonucu elde edemediğinde de Tevekkül eder,
"Mevla neylerse, güzel eyler. Vardır bundada bir hayır" der...

Cuma, ahir, akıbet hayrola..

..Tevekkeltü alAllah..

"Namıdiğer Moron"


Efendim evet doğru bugünlerde algımda bi problem var.
Tabiri ise Moron, İdiot'muş.
En yakın arkadaşım öyle diyor.
Ne oldu sana, bişi oldu bugünlerde.
Ne desem boş bakıyorsun, bişi anlamıyorsun.
Noolsun akıllım bi cahillik edip ehliyet almaya kalktım.
Neymiş lazım olurmuş, rahat olurmuşuz, hem ilerde almak zorlaşacakmış bu yıl almak lazımmış... vs vs. Hıh, almaya çalıştıkta noldu aklımızdan olucaz az kaldı.
Benim gibi stresli bi insanın neyine yahu ehliyet.
Yazılı sınavdan geçtim mesele zaten o değil.
Birazcık "inek" diye tabir edilenlerden olduğum için genelde yazılı sınavlarda sorun yaşamam, ama iş uygulamalı olunca bi ter basıyo beni.
Yarın direksiyon sınavım var.
Sınav tarihimi öğreneli 1 hafta oldu.
Öğrendiğim günden beri direksiyon derslerine düzenli katılıyorum. Ama her seferinde farklı hatalar yapmaya devam ediyorum.
Sınav tarihini öğrendiğim andan itibaren bi heycan bi stres.. ölücem yahu.
Hay almaz olsaydım, gerçi böyle giderse alamıcam oda malum.
Amaan herşeyin hayırlısı.
Bu sayede Moron'da olduk, umarım moronluk kalıcı bir hal almaz bende. Şu sınavıda bi kerede verir kurtulurum inşaAllah.
Yoksa hem benim, hem etrafımdakilerin çekeceği var..

Şeb-i Arus


Hz. Mevlana'nın 736. Şeb-i Arus'u 2009 yılında Hicri Yılbaşı'yla aynı tarihte buluşuyor.
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım." sözleri ile özetleyen Mevlana 17 Aralık 1273 Pazar günü vefat etmiştir.
Sözlük anlamı "Düğün Gecesi" olan Şeb-i Arus'u Hz. Mevlana kavuşma gecesi olarak nitelendirmiş ve gazelinde bunu "Cenazemi gördüğün zaman firak, ayrılık deme. Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır." diyerek ifade etmiştir. Zaten Allah'a yani özüne döndürülen bir ruh için yokluk anlamında kullanılan ölüm kifayetsiz kalır. Ölüm bir yok oluş değil tam aksi, ebedi varoluşun başlangıcıdır.

Hz. Mevlana'nın Şeb-i Arus'u için bu yılda Törenler, Sema gösterileri düzenlenmeye devam ediyor. İmrenirim her zaman semazenlere. Allah aşkı ile yanmak, o uğurda dünya zevklerini terk etmek. Çok zor ve bir o kadar da güzel. Düşünüyorum, bende onlar gibi olmak istiyorum, onlar gibi yaşayabilir miyim, kimseye kızmadan, kırmadan, incitmeden, daimi sabır ve şükür... Bilmiyorum ki becerebilir miyim nefsimi kurban edebilir miyim. Zor..
Konya'ya bir kez gittim, o da aralık ayında değildi. Sema gösterisi izlemek kısmet olmadı malesef. Her yıl serzenişte bulunurum gidemedim, göremedim o güzellikleri diye. Bu yıl yine aynı, ama inşaAllah umudum var. Umarım seneye Şeb-i Arus'dan bahsederken, oralara gidip görmüş, o manevi tadı kalbime doldurmuş olurum.

Ben çok mutluyum. O mübarek zatın unutulmaması, O'na olan ilginin artması, görüşlerinin benimsenmesi, Eserlerinin okunması.. Umarım bu ilgi artarak devam eder. Kendimize daha farklı paylar, daha geniş anlamlar, dersler çıkarır, ve hayatımızda tatbik ederiz.


Mevla o mübarek zata Rahmet eylesin, Bizleri de şefaatine nail kılsın inşaAllah..
Hicri yılbaşımızın İslam alemi için hayırlara vesile olması duasıyla..


Gel...
Gene gel, gene.
Ne olursan ol, ister kafir ol,
İster ateşe tap ister puta,
İster yüz kere tövbe etmiş ol,
İster yüz kere bozmuş ol tövbeni...
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı,
Nasılsan,
Öyle gel...
Mevlana Celaleddin Rumi

qaflet



Ayakları şişinceye kadar Namaz kılan Peygamberin,

Gözleri şişinceye kadar Uyuyan ümmmetiyiz..

Affet Allah'ım..

Kızların sürpriz parti çabaları:))

Ev arkadaşlarım birbirlerine haber vermeden sürpriz kutlama yapmaya çalışmışlar.
İkisinede çok teşekkür ederim çok mutlu oldum..
Beni hem çok mutlu ettiler, hemde çok güldüler..
iki pasta baya komik oldu :))
Hep beraber baya güldük.
Olsun önemli olan düşünmeleri canlarım benim.
Bu canım Zeynebimin aldığı pasta.
 


Buda biricik Nurdancığımın aldığı pasta :))



Nurdan mumlarını 21 tutturamayınca doğum yılım olan 88'i almaya karar vermiş.
İkisinede çok teşekkür ederim hayatıma kattıkları bu güzel kutlama için..

8 Aralık... doğum günüm

Ömürden bir yıl daha geride kaldı....
Doğuş, hatırlanma, mutluluk, yıllar, hüzün, dua..
Artık omuzlarımdaki yük daha fazla ve daha ağır..
Büyümek bazen çok güzel, bazen çok yorucu..
Herşeyin farkında olmak..
Bu durumu çoğu zaman istememek...

Her yıl olduğu gibi, hava karanlık, puslu ve soğuk..


Annem beni dünyaya getirdiğinde çok mutlu olmuş..
Sevgili anne ve babama teşekkür ediyorum dünyaya gelmeme vesile oldukları için.
Mevlama da sonsuz şükürler olsun onları vesile kıldığı için..
  
Bana yaşama şansı verdiği için,
Yokluktan çıkarıp "var" olmaya değer kıldığı için,
 Beni insan olarak yarattığı için, 
Şükürler olsun Rabbime..
Çoook mutluyum.
Daha nice senelerde beraber olmak duasıyla blog dünyası..:)


Deprem çanları!!!

Deprem.. Artık hayatında deprem yaşamayan insan varmı bilemiyorum. Ama kendisi yaşamasa bile mutlaka etrafında yaşanmışlıklar vardır.
Ben Denizli'de yaşıyorum. Dün sabah saat 8:02'de 4.9 şiddetinde merkezi Aydın olan bi deprem yaşadık.Artçılarıda oldu tabi ama en kötüsü oydu. Hayatımda ilk kez bu kadar büyük ve uzun bi deprem yaşadım.
İnanılmazdı..

Deprem deyince kelimeler gerçekten kifayetsiz kalıyor. Tabi bütün felaketler öyledir. Ama ben büyük bi felaket yaşamadığım için, beni şuana dek en çok etkileyen şeydi dün yaşadığım deprem.
Kendimi asalak gibi hissettim, işyerinde yalnızdım ilk depremde. Zaten en etkiliside oydu. Bianda büyük bi gürültü duydum ama çevrede inşaat çalışmaları vardı ve ben bu gürültüyü ona bağladım. Birden dolaplar masalar... herşey sallanmaya başladı büyük bi gürültüyle. Napıcamı şaşırdım halbuki çokta bilinçsiz bi insan değilimdir bu konularda ama o an donup kaldım işte. Ayaktaydım sımsıkı yanımdaki kapıya tutundum gözlerimi kapadım ve depremin geçmesini bekledim ama bitürlü bitmediii. Kendimi telkin ediyorum sürekli geçicek, şimdi bitecek.
Kendime göre inançlı bi insanım, o an belki ölebilirim bile ama aklıma bi dua bi besmele bi kelime-i şehadet.. hiçbirini okumak gelmedi..
Sonra deprem geçti bendeki o sallantı, abukluk hali geçmesede..  Herkes binalarından çıkmış ellerinde telefon, birilerini aramakla meşgul..

O an ölmeyi düşündüm ölsem nolurdu bi şehadet bile getiremeden yapayalnız..
Enkaz altında kalsam napardım, ne zaman kurtulurdum, kurtulsam bile hayatın akışı benim için artık nasıl olurdu. Düzenli bi yaşam süremezdim büyük ihtimalle..
Ama elhamdülillah hiçbiri olmadı bu deprem belkide bi ikazdı.
Çevremdeki insanların kimileri bu depremler iyi yerleşiyo, kimileride bu depremler büyük olası depremin habercisi..
Ben tabiki ilk seçeneğe inanmak istiyorum.
Umarım bu depremlerle yerleşiyoruzdur :)
Allah Depremde ölen insanlara rahmet ve bu depremleri yaşayıpta hayatta kalan insanlara da Sabır ve Selamet versin. Gerçekten çok acı bir durum.
Mevla cümle mü'min kardeşlerimizi bu felaketlerden korusun. Hayırlı yaşam ve hayırlı ölümler nasip eylesin..
Depremde ölen Mü'min kardeşlerimiz için bir Salavat-ı Şerife "Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed "
Sağlık ve selametle..